Monday, July 30, 2018

Yine Rusya pazarı ile ilgili sorulara cevap



Belki gereksiz bir tekrar olacak, ama aynı minvalde sorular hala geliyor.

Bazen üşenmeyip cevaplıyorum. Ancak yazdıklarım benden bilgi isteyen arkadaşların hoşuna gitmiyor veya yeterince tatmin olmuyorlar sanırım,-ki yazışmanın devamı gelmiyor.

Olsun, ben, yine de düşüncelerimi  yine bir arkadaşa yazdığım cevabı paylaşarak aktarmış olayım.

***

...  Bey,

İlginize teşekkürler.

On senedir Rusya’da, Moskova’da yaşıyor ve çalışıyorum.

Blogumdan da görüp, anlamış olduğunuz gibi Türkiye’de dış ticaretle, özellikle de işlenmiş tarım ürünleri ticaretiyle geçen 30 senelik bir iş yaşamım oldu. Zeytin, zeytinyağı bildiğim bir konu. Üretimini de, ticaretini de yaptım. Rusya’da yaşıyor olsam da sektörle ilşkimi kesmedim.

Benim kendi tecrübelerime dayanarak size tavsiyem öncelikle hedeflediğiniz dış pazarların yapısını işe başlamadan önce ayrıntılı bir şekilde öğrenmeniz, anlamanız.

Rusya pazarı için konuşursak; Ruslar Avrupalı alıcılardan çok daha farklı bir profile sahipler.

Avrupalılar,  ayağınıza gelir; Ruslar, ayağına ister.

Hem tekstil, hem de gıda ürünleri ticaretinde benim edindiğim izlenim Avrupalı alıcıların daha fazla inisiyatif kullandıkları ve aktif oldukları yönünde.

Türkiye’den Avrupa ülkelerine yapılan ihracatın içinde özel siparişlerin, “private label”  fason üretimin büyük payı vardır.

Rus alıcılar ise hem kendi markaları olmadığı, hem de Avrupalılar kadar sektörel deneyime sahip olmadıkları için yurtdışındaki firmalara özel siparişler verip, ithalat yapmak yerine Rusya’da yapılanmış, yerleşmiş, kendi şirketini kurmuş, deposu olan, kendi ithalatını kendi yapan ve Rusya pazarına arzeden yabancı şirketlerden yurtiçinde, yerinden tedarik yolunu tercih etmektedirler.

Burada, yani iş yapmak için Rusya’da yapılanmaksa haliyle ciddi bir başlangıç sermayesini gerektirmektedir.

Konumuz olan zeytin ve zeytinyağı konusundan devam edersek;  Rusya pazarında raflarda Türkiye’de bile göremeyeceğiniz bir çeşitlilik olduğu hemen farkedersiniz.  İtalyanlar, İspanyollar, Yunanlar hepsi pazarda yerlerini almış durumdalar.

Türklerin, örneğin Tariş ve Verde’nin bir iki deneyimi olsa bile kalıcı olamadılar.

Niye diye soracak olursanız, piyasanın gereklerine göre davranmadılar da ondan, diye cevaplamak yeterli.

Rusya’daki büyük market zincirlerinin, toptancıların kendiliklerinden Türk ürünlerine talip olacaklarını düşünmek büyük yanılgı.

Rusların zaten pazarda var olan, alıştıkları ürünlerin alternatiflerine ilgi duymaları için çok önemli bir nedenlerin olması lazım. Fiyat, kalite ve marka bilinirliği bu nedenlerin en önemlileri.  - Ki bu konuda çok tedbirli ve yavaştırlar. Kanaat getirmeden iş görüşmesi bile yapmazlar, randevu vermezler, yazışmalarınızı cevaplamazlar.

Büyük toptancıların, market zincirlerinin dışında “rınak”larda, pazarlarda, küçük mağazalarda malınızı satmanız mümkün, ancak bu da çok münferit, hacmı küçük olan bir ticarettir. –Ki çoğu zaman da astarı yüzünden pahalıya gelmektedir.

Benim son olarak, sizin gibi Rusya pazarına girmeyi düşünen müteşebbislere tavsiyem:  

Buradaki ticari fuarlara kendi standınızı açarak veya en azından ziyaretçi olarak katılmanız; hem malınızı tanıtmanız, sektördeki alıcılarla tanışmanız, hem de kendi gözlerinizle pazarı görüp, anlamanız.-Ki biliyorsunuzdur bu konularda devletin hatırı sayılır maddi teşvikleri var.

Başarılar dilerim.

Saygılarımla,

M. Hakkı Yazıcı

Sunday, June 14, 2015

Rusya’ya zeytin, zeytinyağı ihraç edebilir miyiz?

Rusya’da raflar, mallar ve fiyatlar resimde görüldüğü gibi. 

Türk lirası cinsinden fiyatları kabaca anlamak için rubleyi 20’ye bölmeniz yeterli.

Resimler, bir gün öncesine ait (13 Haziran 2015), yani taze…Mekansa buranın en büyük hipermarket zincirlerinden birinin mağazasından.

Şahsen tanıyanlar ya da benim eski bir yazımı okuyanlar uzun bir süredir Moskova’da yaşadığımı bilip soruyorlar: “Rusya’ya zeytin, zeytinyağı ihraç edebilir miyiz?”

Gücüm yettiğince cevap vermeye çalışıyorum: Değil Rusya’ya Kuzey Kutbuna bile ihracat yapabilirsiniz.  Yeter ki gerekli şartları yerine getirin.

Uygun fiyatlar sunabiliyorsanız, kaliteli ürününüz varsa, marka değeri yaratabilmişseniz kapınızı bile kırarlar malınızı almak için.

Girişte bahsettiğim bazı arkadaşların hatırladığım bir kaçının yazışmalarından örnekler:

“Eniştem Marmarabirlik’te muhasebede çalışıyor. Tanıdıklarımız var. Biz de ihracat yapmak istiyoruz, olur mu?”

“Uzun yıllar yurt dışında çalıştıktan sonra emekli olup Türkiye’ye döndüm, bir tekne aldım. Bir yıl önce Edremit Körfezi kıyılarında gezerken sahile yakın satılık 20 dönümlük bir zeytinlik görüp, çok beğenip satın aldım. Zeytinlerimizi değerlendirmek istiyorum. Rusya’ya ihracat yapabilir miyiz?”

Moskova’daki gıda fuarına gelen ismi lazım değil önemli bir şirketimizin genel müdürü bana müşterilerini de fuara getir,” diyor. Ben de “Olur, ellerinden tutar, getiririm. Sen de yarım saat içinde kontratını yaparsın,” diyorum.

Hikaye uzar gider, ancak meramımı anlamışsınızdır.

Yukarıdaki soruları tevcih eden arkadaşların her sene daha da kan kaybeden ihracatımıza katkıları olur mu dersiniz?

İyi de İspanyolların, İtalyanların, Yunanların ve hatta Tunusluların, Arjantinlilerin mallarının pazarda yer bulabildiği Rusya’da niye ilaç için bir şişe de olsa Türkiye’nin zeytinyağı olmaz?

Cevabını bilen var mı?

Kimsenin keyfini kaçırmak istemiyorum, ancak bence yedi sene önce yazdıklarımın üzerine bir arpa boyu da yol alamadık, alabilecek gibi de görünmüyoruz maalesef.
( http://www.zeytinkulturu.blogspot.ru/2009/01/rusyada-zeytin-zeytinya-var-m-m.html )

Enseyi kararttığım falan düşünülmesin; ben yine de soranlara imanla cevap vermeye devam edeceğim.


Wednesday, April 29, 2015

Türkiye’de zeytin-zeytinyağı sektörünün içinde bulunduğu açmaz

 

Mustafa Alhat, şöyle diyor:

“Zeytinyağında iki farklı yol var. "İtalyan modeli" yani geleneksel çiftçilik ve yağa işleme prosesinin prome edildiği ve bunun karşılığını ödeyebilecek zengin kesimi hedefleyen yani lüks tüketim objesi zeytinyağı diğer yol ise "İspanyol modeli" dediğimiz sık dikilmiş zeytinlikler yoğun tarım ve teknoloji uygulandığı için birim maliyeti daha ucuz olan ve orta direğin de zeytinyağı kullanabilmesini hedeflemiş zeytinyağcılık.

Bizim ülke yetiştiricilik ve değirmencilik olarak İtalya'ya benziyor, ama iş satışa gelince İspanya ile yarışmak durumunda kalıyor. Yani pahalıya mal edip, ucuza satmak da adı konmamış bir "Türk modeli " olmuş.

Toplantılarda veya yazışma ortamlarında hep şu söylenir;
"Türkiye ne İtalyadır ne de İspanya... Türkiye kendi modelini yaratmalıdır."

Çok güzel bir söylem.

Bu söylemin içini nasıl doldurabiliriz? Türk çiftçisi Türk sanayicisi nasıl bir yol haritası çizmelidir?”


İşte bu soruların cevabı bulunduğu zaman yol alabileceğiz.

Wednesday, October 28, 2009

Yeni bir sezonun başlangıcında Zeytincilik

















Yeni bir sezonun başlangıcında
Zeytincilik

M.Hakkı Yazıcı
mhyazici@yandex.ru

Zeytincilik sektöründe son üç yıldır yaşanan hayal kırıklıklarına rağmen bu yıl da bütün zeytin köylerinde, geçen sezonun hasadının hemen arkasından, zeytinlikler sürüldü, budama, aşılama, gübreleme, ilaçlama, sulama işleri yapıldı; bahardan itibaren ağaçların tomurcuklanması, somakların patlaması, çiçeklenmesi, tanelenmesi dikkatle izlendi... Taneler irileşmeye, yağlanmaya başladı.
Ve işte yeni bir sezonun başlangıcındayız…
Yeşiline ihanet etmeyen ölümsüz zeytin ağaçları, tanrının insanoğluna armağanı olan meyvelerini vermeye hazır.Geçen yılların piyasa olumsuzluklarına rağmen bu yıl iyi bir sezon yaşayacağımızı umuyor ve diliyoruz.

Yeni sezonda nasıl bir rekolte?

Son yıllarda sıkıntıların yaşandığı zeytin ve zeytinyağı sektöründe bu sene iyi bir sezon olacağı umuduyla yüzler birazcık da olsa gülmeye başladı.
Uzmanlar doğal bir afet yaşanmaması halinde son 20 yılın en bereketli zeytin ve zeytinyağı hasadının gerçekleşeceğini belirtiyorlar. Beklentilere göre Türkiye'de bu sezon 160-180 bin ton zeytinyağı, 300 bin ton da sofralık zeytin rekoltesi umuluyor. Sektör temsilcilerini ve uzmanları bu beklenti içine sokan gelişmeler ise, 2009 yılının bol yağışlı geçmesi ve Türkiye'nin önemli zeytincilik merkezlerinden gelen olumlu haberler.
2013 yılında üretim miktarını 600 bin tona yükseltmeyi planlayan Türkiye'nin hedefi sektörde İspanya'nın ardından dünya ikinciliğine yükselmek.

Rekolte Tahminleri

İzmir Ticaret Borsası (İTB)’nın koordinatörlüğünde yürütülen 2009-2010 sezonu zeytin ve zeytinyağı tahmini rekoltesi 30 Eylül 2009 tarihinde açıklandı.
İzmir Ticaret Borsası (İTB)’nın yanı sıra Ege İhracatçı Birlikleri, İzmir Ticaret Odası, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü ile Zeytindostu Derneği işbirliğiyle gerçekleşen tahmini rekolte çalışmasına göre, bu yıl Türkiye genelinde 169 bin 752 ton zeytinyağı elde edilmesi bekleniyor.
İTB'den yapılan açıklamada; 105 milyon 255 bin 436 adet meyve veren, 40 bin 144 bin 183 adet meyve vermeyen ağaç olduğu belirtildi. Ağaç başına ortalama 11.7kg. zeytin verimi saptanırken, 1 milyon 227 bin 474 ton zeytin tanesi alınacağı açıklandı. Bu miktarın 409 bin 449 tonunun sofralığa, 818 bin 25 tonunun ise yağlığa ayrılacağı belirtildi. Ortalama bire dört randıman ile 169 bin 752 ton zeytinyağı elde edileceği duyuruldu.
İTB tarafından yapılan yazılı açıklamada, "Rekolte tahmin çalışmasında 28 tarım il müdürlüğünden veri talep edilmiş, 25 il müdürlüğünden alınan cevaplardan yararlanılmıştır. İzmir, Manisa, Balıkesir, Çanakkale, Bursa, Aydın ve Muğla illerinde bulunan çalışma programına dahil ilçe müdürlüklerinin birçoğu ile görüşme yapılmış ve bölgemizde bulunan 12 ticaret borsasının bildirdiği ilgili üyelerinin, bölgede yer alan zeytin ve zeytinyağı işletmelerinin, köylerde bire bir görüşme ile üreticilerin görüşleri alınmıştır" görüşüne yer verildi.
Tahmini rekolte tespitine göre; Ege ve Marmara bölgelerinde bulunan Balıkesir, Çanakkale, Manisa, Aydın, Muğla, İzmir ve Bursa illerinde toplam 82.948.915 adet meyve veren, 20.106.337 adet meyve vermeyen ağaç mevcut. Ağaç başına ortalama 10,1 kg. zeytin verimi ile 839.983 ton zeytin tanesi alınacağı, bunun 278.885 tonunun sofralığa, 561.098 tonunun yağlığa ayrılacağı, bundan da ortalama 1/5 randıman ile 112.015 ton zeytinyağı elde edileceği tahmin edildi.
Eğer bu tahminler doğru çıkarsa gerçekten ilginç bir sezon yaşanmış olacak; bu sezon 'yok yılı' olmasına rağmen, 'var yılı' olan geçen sezonun rekoltesi olan 160 bin tonun üzerinde bir rekolte elde edilecek.

Bir Başka Rekolte Tahmini Çalışması

Bir diğer Rekolte Tahmini çalışması olan, UZZK koordinatörlüğünde bu yıl başlatılan Ulusal Resmi Tespit Heyeti de çalışmalarını tamamladı.
Rekolte tespit sonuçları ve sektördeki diğer gelişmeler hakkında bir basın toplantı düzenlendi. Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi'ndeki toplantıda konuşan UZZK Başkanı Dr. Tan, heyetin 28 Eylül ile 2 Ekim arasında sahaya indiğini ve ülkenin toplam zeytin ağacı varlığının yüzde 96'sını teşkil eden 19 ilde çalışmalar yaptığını söyledi.
Yok yılında bulunduklarını vurgulayan Tan, çapraz sorgulama yapıldığını ve raporun titiz bir çalışmayla hazırlandığını aktardı. Söz konusu 19 ilde 107 milyon 620 bin 97 adet meyve veren ağaç bulunduğunu, ağaç başına 10,5 kg ile 1 milyon 126 bin 363 ton zeytin alınacağını belirten Tan, bunun 389 bin 120 tonunun sofralık olarak ayrılacağını ifade etti.
Mustafa Tan, 737 bin 244 ton zeytinin ise yağlığa ayrılacağını belirterek, "Bundan da ortalama 1/5 randımanla 147 bin 491 ton zeytinyağı elde edilecek. Toplam ağaç varlığı 150 milyon 751 bin 495 adettir. Meyve verenlerin toplama oranı ise yüzde 71'dir." dedi.
Ege ve Marmara bölgelerinde zeytinyağı rekoltesini de 105 bin 395 ton olarak açıklayan Tan, bölgeden 305 bin 774 ton sofralık zeytin elde edileceğini söyledi. Geçen yılki zeytinyağı rekoltesinin 130 bin ton olduğunu hatırlatan UZZK Başkanı, iç piyasaya 90-95 bin, ihracata 23 bin ton gittiğini vurguladı. Dr. Mustafa Tan, zeytinyağı üretiminin son 6 yıl ortalamasının ise yaklaşık yüzde 26 yükseldiğinin altını çizerek, üretimden vazgeçilmemesini istedi.

Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, ise rekolte tahminleri ile ilgili şunları söyledi. "İzmir Ticaret Borsası organizasyonuyla yürütülen zeytin ve zeytinyağı rekolte tespit çalışması sonuçlarına göre 2009-2010 sezonunda 169 bin 752 ton zeytinyağı üretileceği tahmin edildi. Arada 20 bin ton gibi bir fark var. Hangisinin doğru olduğu bizim söyleyebileceğimiz bir şey değil. Ama sektör konseyin ekolte tahmin sonuçlarına itibar etmek durumundadır."

Zeytinciliğimiz hangi aşamada?

Zeytinin anavatanı olan Türkiye’de, 5 bölgede, 35 ilde, işlenen tarım alanlarının yaklaşık 658 bin hektarlık kısmı, yaklaşık yüzde 2,5-3’ü zeytinlik, …Üretilen zeytinin yüzde 80’i yağlık, yüzde 20’si sofralık olarak değerlendiriliyor. Dünyadaki 485 zeytin çeşidinin 123’ü Anadolu’da. Bu çeşitlerin bir kısmı endemik özellikte.
Zeytincilikte, birkaç senedir, umutlandıran önemli bir atılımın içindeyiz. Ağaç varlığımız her geçen gün artıyor. Tanıtıma, markalaşmaya, kaliteye, tağşişle mücadeleye, tadım panellerinin oluşturulmasına eskisinden daha fazla önem veriyoruz.
Türkiye, yıllar önce 500 bin dolar olan yıllık aidatı pahalı bularak çıktığı Uluslararası Zeytin Konseyi’ne (UZK) yeniden girmeye hazırlanıyor. Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı ticaretinde dünyaya yön veren Konsey’e üyeliğine hem muhalefet, hem de sektör temsilcileri tam destek veriyor.
Son yıllarda zeytinciliğe ilgi duyanların sayısı arttı. Türkiye’nin zeytin ağacı varlığı 90 milyonlardan 150 milyona ulaştı. Bu artışta Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın zeytin dikenlere verdiği desteğin büyük payı var. Desteklerle, Ege, Antakya, Adana, Mersin, Gaziantep’te zeytinciliğe büyük yatırımlar yapıldı.
Tarım Bakanı Mehdi Eker, ’Zeytin ve zeytinyağında önümüzdeki 10 yıl içerisinde,1 milyon hektar zeytin alanı, 160 milyon zeytin ağacı sayısı hedefliyoruz. Ağaç başına verim 25 kg, kişi başına zeytinyağı tüketimi 5 kg, kişi başına sofralık zeytin 6 kg, zeytin üretimi 4 milyon ton, zeytinyağı üretimi 450 bin ton, zeytinyağı yurtiçi tüketimi 250 bin ton, zeytinyağı ihracatını 200 bin ton olarak hedeflenmektedir,’ demişti.
Aynı demeçte ’ülkemizde son 10 yıllık ortalamalara göre; sofralık zeytin üretimimiz 363.000 ton, yağlık zeytin üretimimiz 878.000 ton, zeytinyağı üretimimiz ise 120 bin tondur. Yıllara göre değişmekle birlikte dünyadaki yerimize bakarsak, sofralık zeytin üretiminde ikinci, zeytinyağı üretiminde ise beşinciyiz. Ülkemiz tüketimi yıllara göre değişmekle birlikte, sofralık zeytin tüketimi ortalama 135.000 ton, zeytinyağı tüketimi ise 60.000 tondur. Sofralık zeytin ihracatımız 35-70 bin ton arasında değişmekte olup, ihracatı gerçekleştirdiğimiz ülkeler AB ve Ortadoğu ülkeleridir. Zeytinyağı ihracatımız ise ortalama 60 bin ton olup, ihracatımızın yarısından fazlasını (% 60-65) AB`ye gerçekleştirmekteyiz,’ demişti.

Dünya piyasasında zeytin-zeytinyağı

Yıllık dünya zeytin üretimi 18 milyon ton, zeytinyağı üretimi ise yaklaşık 3 milyon ton.İlk üç sırayı İspanya, İtalya ve Yunanistan alıyor. Bizim dördüncülüğümüzle, beşinciliğimiz bile tartışmalı.
İspanya, dünyadaki zeytin üretiminin yüzde 55'ini, İtalya yüzde 15'ini, Türkiye ise yüzde 10'unu gerçekleştiriyor. 400 milyona yakın ağaç varlığı ile İspanya, dünya zeytinyağı sektörünün kaderini belirliyor. Yüzde 15 üreten İtalya ise zeytin ticaretinin yüzde 75'ini gerçekleştiriyor. Sektörde İspanya, İtalya, tekel oluşturmuş durumda. Üretimde İspanyollar, pazarlamada ise İtalyanlar üstün.
Dünya zeytinyağı üretimi ortalama yıllık yaklaşık 2.150.000 ton, tüketimi 2.050.000 ton; Türkiye’nin üretimi 160 bin ton, tüketimi 70 bin ton. Türkiye’nin dünyadaki payı ancak % 7’lerde. Pazarda fazla gücümüz yok. Markamız yok. Bu durumda dünya fiyatlarını belirlememiz hayal. Pazarda sağlam bir yer edinebilmek için uzun vadeli, doğru politikalara ihtiyacımız var.
IOOC (International Olive & Olive Oil Council )’nin Eylül 2009’da yayımlanan en son raporuna göre 2008/2009 sezonunda dünya zeytinyağı üretimi 2.746.000 ton olarak gerçekleşti. Sofralık zeytin üretimi ise 2.060.000 ton oldu.
2009/10 sezonunda iklim koşullarının böyle gitmesi halinde bir önceki sezona göre daha iyi bir rekolte beklenmekte.
2008/09 sezonunda dünya zeytinyağı tüketimiyse yaklaşık 2.843.000 ton olarak gerçekleşti. Bu sezonda geçen sezona göre daha fazla bir tüketim umulmakta.
Ulaşan resmi olmayan bazı son bilgilere göre önümüzdeki sezon için diğer üretici ülkelerdeki rekolte beklentileri şöyle:
İspanya 1.250.000 ton
Yunanistan 250.000 ton
İtalya 250.000 ton
Tunus 150.000 ton
Suriye 140.000 ton
Fas 60.000 ton
Portekiz 70.000 ton.

Sorun ürettiğimizi tüketememek…

Zeytinin yükselen bir değer olduğu; zeytinyağının besleyici değerinin, sağlık açısından ne kadar önemli olduğunun bütün tıp otoriteleri tarafından ifade edilmesi; ülke olarak zeytine artık gereken önemi verdiğimiz; fidan desteklerinin de katkısıyla çok yakın zamanda belki de İspanya’yı yakalayacak ağaç varlığına ulaşabileceğimiz falan, bunların hepsi tamam da eksik olan bir şey var. O da ürettiğimizi tüketememek.
Bırakalım açık ara önümüzde olan İspanya’yı, İtalya’yı, Yunanistan’ı; önümüzde arkamızda olan, iktisaden bizden güçsüz olan Tunus, Suriye gibi rakibimiz olan ülkeler kadar bile kişi başına zeytinyağı iç tüketimimiz yok. Kişi başına zeytinyağı tüketimi, komşumuz Yunanistan’da 20 kg., İtalya’da 15 kg., İspanya’da 10 kg., Suriye’de 7-8 kg iken bizde ancak 1 kg.
Zeytinyağını üreten bir ülke olmamıza rağmen halkımız yeterince tüketmiyor ve tüketen de zeytinyağının doğru kullanımını yeterince bilmiyor.
Zeytinyağı tüketimi iki misli artarsa, yani en azından 2 kg. olursa; hem bizim üreticimiz ayağını toprağa daha sağlam basacaktır, hem de daha sağlıklı bir toplum olma konusunda bir nebze de olsa ileri adım atmış olacağız. Türkiye’de zeytinyağı tüketimi iki misli olsa, yani yaklaşık 120-140 bin ton olsa nerdeyse bütün zeytinyağı üretimimiz iç piyasada tüketilecektir. Dünyadaki önemli üretici ülkelerin zeytinyağı tüketimleri ortalaması 12 kg. kadar tüketimimiz olsa yağımız zaten kendimize yetmeyecek.
Türkiye'de yıllık 750 bin ton likit, 450 bin ton margarin, 150 bin ton diğer kullanım olmak üzere toplam 1 milyon 350 bin ton bitkisel yağ tüketiliyor. Buna karşılık bitkisel yağ üretimimiz toplam 415 bin ton. Yani yağ eksiğimiz var… Bu hesapla 935 bin ton kadar.Evet…Türkiye'nin yıllık bitkisel yağ açığı yaklaşık 1 milyon ton ve her yıl yağlı tohum ve ürünleri için ödenen rakam 1 milyar doların üzerinde.
Yani yemeklik yağ açığımız var, dışarıdan ithal ediyoruz- hem de sağlıksız ve değersiz yağları,.. İthal edilen bitkisel yağları ucuz diye alıp tüketiyoruz. Bu, hem döviz kaybına neden oluyor, hem de yeterince sağlıklı beslenemiyoruz; diğer yandan iç tüketimden artan güzelim zeytinyağımızı çok düşük olan dünya fiyatlarından ihraç etmeye zorlanıyoruz.
Çelişkili bir durum.

İhracat yapmak zorundayız ama…

İç tüketim rakamlarımız malum… Son yıllarda ihracatımızda da önemli bir düşüş yaşanmakta. Son üç yıllık ihracat performansımız göz önüne alındığında önümüzdeki sezonda da stok devri gözükmekte...‘Var yılı’nda da ‘yok yılı’nda da zeytincilik sektörü stok devretmekte…
Sıkıntıdan kurtulmanın iki yolu var: Üretim artışına ve arza uygun olarak iç tüketimin ve ihracatın artması… Hele hele ağaç varlığımızın hızla arttığını, daha bilinçli üretimle verimliliğin arttığını; dolayısıyla arzın giderek arttığını düşünürsek acilen çözüm üretmemizin gerekli olduğu da aşikar.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nedim Güreli, sektör olarak 2013 yılında 1 milyar dolarlık zeytinyağı ihracat hedeflediklerini söylüyor.
Güreli, son 6-7 yıllık süreçte yoğun zeytin ağacı dikimi ile Türkiye'nin zeytin ağacı varlığını iki katına çıkardığını, belirten Güreli, "Önümüzdeki 4-5 yıllık süreçte Türkiye'nin 650 bin ton zeytinyağı üreten bir ülke konumuna gelecek ve dünya ikinciliğine oturacak," diyor.
Umudumuz Güreli’nin hedeflediği ihracat rakamlarına ulaşmak; ama bu arada aşılması zor sorunlar var.
Örneğin Türkiye dışında AB’den zeytinyağı kotası almayan ülke kalmadı. Tunus ve Suriye’den sonra Cezayir, Filistin ve Ürdün’e de kota verildi; ama nedense bize kota yok. AB’nin zeytin üreticisi irili ufaklı her ülkeye verdiği zeytinyağı kotasının 1 gramını bile Türkiye’den esirgemesi, AB ülkelerine yapılacak ihracattaki gümrük vergileri engeli bu ülkelere yapılacak ihracatın en büyük engeli… Zeytin ülkesi AB ülkelerinde devletin üreticileri bizimle kıyaslanmayacak ölçüde desteklemesi nedeniyle rekabette aleyhimize bir durumun oluşması da cabası…

Ne yapmalı?

İş sadece üretmekle bitmiyor! Ürettiğini değerine satabilmek için pazarlama stratejileri, tanıtım çok önemli. Bizden 2 kat fazla zeytinyağı üretimi olan Yunanistan bile şimdi geldiği yere büyük bir mücadele ile gelmiş. Tabii ki yağımızı ambalajlı olarak, daha iyi fiyatlarla satmalıyız. Böylece zeytinci de, ülke de kazanmalı. Bunun için de daha fazla marka yaratmalı; dış pazarda etkili olmalı; yeni pazarlara açılmalıyız. Bu da uzun ve zor bir uğraşı gerektiriyor.
Hem iç tüketimin, hem de ihracatın artırılması için tanıtım faaliyetlerine gereken önem verilmelidir. Kalitesinden zerre kadar kuşkumuz olmayan zeytinimizi-zeytinyağımızı tanıtmak, marka yaratmak, dünya vitrininde olmak, uluslararası fuarlarda boy göstermek gerekiyor.
Coğrafi İşaretleme Tescili çabaları yaygınlaşmalı. Markalı, ambalajlı, kaliteli ürün satışı özendirilmelidir.
Markalı ve katma değeri yüksek ürün ihracatı daha fazla teşvik edilmelidir.
Tağşişle mücadeleye gereken önem verilmelidir.
Türkiye’nin son üç senedir trajik bir şekilde gerileyen zeytin-zeytinyağı ihracatında toparlanıp atak yapabilmesi için hedef pazarlarını iyi belirlemesi gerekmektedir.Süregelen koşullarda, AB ülkelerine ihracat yapabilmek için, zeytin üreticisi hemen her ülkeye verilen kotalardan her ne hal ise yoksun olan; zeytin üreticisi AB ülkeleri ve kotaya sahip AB üyesi olmayan diğer ülkelerle adil olmayan bir rekabete zorlanan Türkiye’nin ancak olağan dışı iklim koşulları sonrasında, kıtlık senelerinde malının talep edilir olacağını bilmek için biraz gerçekçi olmak yeterli...O da markalı-ambalajlı değil, dökmeci olarak…Bu gidişle çok yakın bir gelecekte ihracatta ancak Tunus’un dökme zeytinyağı tedarikçisi olabilirsek kimse şaşırmasın. AB’den kota edinme mücadelesini bırakmadan, kararlı bir şekilde verirken alternatif pazarlarda yer edinmek çabası da sürdürülmelidir. ABD, Kanada, Çin, Japonya ve Rusya gibi pazarlara gereken önem verilmelidir.
Tadım panellerinin oluşturulması ve tadımcı yetiştirilmesi faaliyetlerine devam edilmelidir.
Sürekli zarar eden kooperatifçiliğin yerini evrensel kooperatifçilik ilkeleri almalıdır.
Verimliliğin arttırılması için tedbirler alınmalı, verimli üretim çabaları teşvik edilmelidir.
Girdi maliyetlerinin; mazotun, elektriğin, gübrenin, ilacın bu kadar yüksek olduğu koşullarda dünya piyasalarında rekabet edebilecek ürün elde edebilmek için devletin bu maliyetlerin asgari seviyeye düşürüleceği tedbirleri alması gerekir. Verilen primler, maliyetlere destek anlamında son derece yetersizdir. Zeytinyağına en az 1 YTL, zeytine ise 20 Y krş prim verilmelidir.
Temennimiz, iç tüketimin kampanyalarla arttırılması; ihracatın daha fazla teşvik edilerek arttırılması; daha fazla üretimle de olsa bir sonraki sezonlara stok devretmeyen güçlü bir sektörün yaratılması.
Umarız sezon başındaki umutlarımız boşa çıkmaz ve iyi bir sezon yaşarız.

Hayırlı sezonlar!...

Tuesday, January 06, 2009

Rusya Pazarında Zeytin-Zeytinyağı



Rusya Pazarında Zeytin-Zeytinyağı

M.Hakkı Yazıcı
e-posta : mhyazici@gmail.com




Rusya’da zeytin-zeytinyağı var mı?

Bir süredir Moskova'da yaşıyorum ve utanarak yazıyorum; ben de evimde ne yazık ki markette bulabildiğim İspanyol, İtalyan, Yunan zeytin ve zeytinyağlarını yiyorum.

Zeytin ve zeytinyağı ticareti ile ilgimi de bunun ülkemizde emek verenler için kazançlı bir noktaya geldiğine inandığım zamana kadar askıya aldım; ilgimi daha çok yazmak ve araştırmak düzeyinde sürdürüyorum.

Hemen dudak bükmeyin; geçen sene devam ettiğim iki aşamalı zeytinyağı tadımı eğitiminin deneyimiyle tattığım Rusya’daki marketlerden satın aldığım bu zeytinyağları hiç de fena değil; ancak yine de burada bulabildiklerim bizim Körfez zeytinyağlarının ve sofralık Gemlik zeytinimizin yerini tutamaz. Galiba memleket hasreti bende en çok bu konuda kendisini gösteriyor.

Keşke bizim güzelim ürünlerimiz de raflarda hak ettiği yeri alabilse.

Bu beni üzüyor, ancak bu duyguyu herkesin paylaştığını da sanmıyorum.

Görebildiğim kadarıyla bizim dünya pazarlarını anlayıp, iş yapabilmemiz için daha bir kaç fırın ekmek yememiz gerekecek. -Keşke onca ekmeği zeytinyağına banarak yesek ve hiç olmazsa iç tüketimi arttırsak.

Bütün Rusya için konuşamasak bile Moskova çok zengin bir şehir. Dünyanın en görgüsüz ve ölçüsüz zenginleri burada… Zeytinyağı da burada çok prestijli bir ürün ve tanınıyor. Rusya'da da bütün dünyada olduğu gibi margarin, sabun, güzellik müstahzarları gibi bazı ürünler, zeytinyağı imajı ile pazarlanıyor. Rusların çok tükettikleri mayonez üretimi yapan bir firmanın ambalajlarında bunun zeytinyağı kullanılarak imal edildiğini anlatan zeytin resimleri var.

Hemen her markette zeytin ve zeytinyağı var; bazen promosyonu bile yapılıyor.
Yılbaşı arifesinde gezinirken Kremlin’de Lenin’in Mozolesinin hemen karşısında bulunan GUM Alışveriş Merkezi’nin içindeki gurme marketi Gastronom’un orta yerinde kurulmuş muhteşem zeytinyağı standını inceledim. Gözlerim boşu boşuna aradı; ancak ne yazık ki bir tek şişe bile Türk zeytinyağı yoktu.
Kimse kusura bakıp alınıp kızmasın, benim şahsi düşüncem Moskovalıların zeytinyağını Erzurumlulardan, Konyalılardan, Kayserililerden, Trabzonlulardan daha fazla tanıdıkları ve tükettikleri… Ancak ne yazık ki Türklerin kurdukları Ramstore’larda bile Türk ürünü yok. Hem de Rusya burnumuzun dibinde olmasına ve navlun avantajımız bulunmasına rağmen.

Bu, tamamen dünya fiyatları ile piyasaya güçlü bir şekilde girememekle ilgili.

İşte böyle... Ne yazık ki biz hala iç kavgalarla uğraşıp burnumuzu dışarı çıkaramıyoruz.


Rusya perakende pazarı

Rusya pazarını küçümsemek safdillik olur. Özellikle 90’lı yıllardan sonra hızla büyüyen ve gelişen bir Rusya’dan bahsediyoruz.

Gelgitlerle dolu kriz zamanlarında kesin rakamlardan söz etmek çok doğru olmasa da yaklaşık bazı göstergelerle Rusya pazarına bakacak olursak ne kadar önemli olduğunu anlarız.

Economist Intelligence Unit tarafından hazırlanan rapora göre Rusya şu anda dünyanın en büyük on ikinci büyük perakende pazarı konumunda. Bu araştırmaya göre 2002 yılında 112 milyar ABD doları seviyesinde olan perakende pazarı sektörü hacmı 2004 yılında 190 milyar ABD dolarına yükselmiştir.

2010 yılında 450 milyar ABD dolarlık perakende pazarına sahip olması öngörülen, şu anda 270 milyar ABD dolarlık pazara sahip Rusya`da benim yaşadığım Moskova, sadece 68 milyar ABD doları ile önemli bir paya sahip.

Financial Times gazetesinin yaptırdığı araştırmaya göreyse Rusya’nın 2020 yılında Almanya’yı bile geçerek, Avrupa’nın en büyük perakende pazarına sahip olacağı, 2004 yılında 224 milyar ABD doları olan gıda, giyim ve dayanıksız tüketim mallarını kapsayan “grocery” sektöründe 2020 yılında 637 milyar ABD dolarlık bir büyüklüğe ulaşacağı açıklanmıştır.

Rusya perakende pazarı, 2000 yılından beri yılda yaklaşık % 11 oranında büyüyerek gelişmektedir.

Renaissance Capital tarafından yapılan “Future of Russia’s Consumer Sector” araştırmasına göre, Rusya’da 2010 yılında satın alma gücü paritesine göre kişi başına harcanabilir gelir düzeyinin 10.550 ABD dolarına ulaşacağı beklenmektedir.

Rusya perakende pazarında Alman Metro (Metro, Cash&Carry, Real), Fransız Auchan önemli bir mağaza ve pazar payına ulaşmıştır. 1997 yılında, Moskova’da ilk Ramstore mağazasını açarak süpermarket-hipermarket sektöründe yabancı sermayeli girişimciliğin öncülüğünü yapan Türk Ramenka ise bu mağazaların önemli bir kısmını Fransız Auchan’a satarak sektörün liderliğini ne yazık ki yitirmiştir.

Rusya zeytin-zeytinyağında da önemli bir pazar

Türkiye’nin son iki senedir trajik bir şekilde gerileyen zeytin-zeytinyağı ihracatında toparlanıp atak yapabilmesi için hedef pazarlarını iyi belirlemesi gerekmektedir.

Süregelen koşullarda, AB ülkelerine ihracat yapabilmek için, zeytin üreticisi hemen her ülkeye verilen kotalardan her ne hal ise yoksun olan; zeytin üreticisi AB ülkeleri ve kotaya sahip AB üyesi olmayan diğer ülkelerle adil olmayan bir rekabete zorlanan Türkiye’nin ancak olağan dışı iklim koşulları sonrasında, kıtlık senelerinde malının talep edilir olacağını bilmek için biraz gerçekçi olmak yeterli...O da markalı-ambalajlı değil, dökmeci olarak…Bu gidişle çok yakın bir gelecekte ihracatta ancak Tunus’un dökme zeytinyağı tedarikçisi olabilirsek kimse şaşırmasın.

AB’den kota edinme mücadelesini bırakmadan, kararlı bir şekilde verirken alternatif pazarlarda yer edinmek çabası da sürdürülmelidir. AB ile vakit kaybetmek yerine ABD, Kanada, Çin, Japonya ve Rusya gibi pazarlara gereken önem verilmelidir.

145 milyon nüfusu bulunan, kişi başına düşen milli geliri ortalama 5 bin 260 dolar olan Rusya`da kişi başına düşen zeytinyağı tüketiminin de eğitim ve refah seviyesinin yükselmesine paralel olarak her geçen gün artması bekleniyor.

Zeytinyağı tüketiminde yüzde 78 ile İspanyol yağları birinci sırada yer alıyor. Pazarda İtalya, Yunanistan, Tunus ve Suriye zeytinyağları da hatırı sayılır oranda bulunuyor.

2005 yılında Rusya`nın yıllık ithalatı 6 bin ton iken Türkiye`nin Rusya`ya yaptığı zeytinyağı ihracatı 220 tondu. Bunun 150 tonu Tariş tarafından yapılan ihracat idi.

Rusya, Uluslararası Zeytin-Zeytinyağı Konseyi (IOOC) verilerine göre son yıllardaki zeytinyağı ithalatı 14 bin ton, sofralık zeytin ithalatı ise 90 bin ton civarında olmasına ve bu miktar 145 milyonluk bir ülke için henüz çok az olmasına rağmen önemsenmesi ve stratejik bir pazar hedefi olarak değerlendirilmesi gereken bir ülke.

Bazı fiyat bilgileri

Fikir edinmek isteyenler için Ocak 2009 başında Moskova’da çeşitli marketlerde not aldığım sızma zeytinyağı fiyat bilgilerini paylaşmak istiyorum:

Maestro de Oliva ( İspanya ), 1 Lt. tenekede, 312,09 Ruble,
Carbonel ( İspanya ) , 1 Lt. tenekede, 305,78 Ruble,
Terra Delyssa (Tunus ) , 1 Lt. cam şişede, 269,10 Ruble,
İliada (Yunanistan ) , 1 Lt. cam şişede, 476,90 Ruble,
Filippo Berio ( İtalya) , 1 Lt. cam şişede, 349,90 Ruble,
Monini ( İtalya) , 1 Lt. cam şişede, 387,90 Ruble,
La Espanola ( İspanya ) , 1 Lt. cam şişede, 424,90 Ruble,
La Espanola ( İspanya ) , 0,75 Lt. cam şişede, 293,79 Ruble,
Terra Delyssa ( Tunus ) , 0,75 Lt. cam şişede, 222,90 Ruble,
İliada ( Yunanistan ) , 0,75 Lt. cam şişede, 237,90 Ruble,
Borges ( İspanya ) , 0,75 Lt. cam şişede, 314,90 Ruble,
La Espanola ( İspanya ) , 0,5 Lt. cam şişede, 204,79 Ruble,
Borges ( İspanya ) , 0,5 Lt. cam şişede, 227,79 Ruble,
Bertolli ( İtalya ) , 0,5 Lt. cam şişede, 234,90 Ruble,
Carapelli ( İtalya ) , 0,5 Lt. cam şişede, 331,50 Ruble,
Gae ( Yunanistan ) , 0,5 Lt. cam şişede, 269,50 Ruble.

Fiyatları Türk Lirası cinsinden anlamak isteyenler Ruble cinsinden fiyatları 20’ye bölerlerse yaklaşık bir fikir sahibi olabilirler.
Fiyatlar, arasında görülebilecek değişkenlikleri pazarlama politikalarına bağlamak doğru olur sanırım.

Türkiye’nin Rusya pazarındaki zeytin-zeytinyağı pazarlama serüveni

Zaman zaman basında, örneğin Verde’nin Rusya’da ve Ukrayna’da temsilcilik açacağına, Ravika’nın ciddi kontratlar yaptığına dair haberler okuyup ümitleniyoruz.

Ocak 2007’de Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, basına yaptığı bir açıklamada zeytinyağı pazarında yüzde 78 pay ile Rusya`da liderliği elinde bulunduran İspanya`nın tahtını sallamayı hedeflediklerini, önümüzdeki 10 yılda Rusya pazarının yarısını ele geçirmeyi planladıklarını açıklamıştı.

Bugün, üzerinden iki yıl geçtikten sonra, Moskova’da yaşayan, ihtiyaçları için her gün marketlerden alışveriş yapan biri olarak üzülerek yazıyorum ki Tunus dahil, İspanya, İtalya, Yunanistan gibi zeytin-zeytinyağı üreticisi ülkelerin ürünleri raflarda boy gösterirken Türkiye, önemli bir zeytin-zeytinyağı üreticisi ülke olmasına rağmen pazarda yok denilebilecek bir seviyede yer alıyor.

Tariş’in ürününe sadece Enka’nın henüz Auchan’a devretmediği Ramstore’lardan birinde, Novokuznetskaya’daki TOPTİM- Arkadia Alışveriş Merkezi’ndeki ( Hoş, TİM ve Odalar Birliği’nin ortaklaşa yaptırdığı bu ticaret ve alışveriş merkezi de Ruslara satıldı ya! ) mağazada, ancak boyu uzun olanların fark edebileceği raflardan birinde rastladım. O da yalnızca tek bir tozlu şişe...Onun da ne zamandır orada olduğu ve peroksit değerinden ne kadar yitirmiş olduğu ayrı mesele…

Tariş’in çabalarını hiçe saymak da büyük haksızlık olur. İngiltere`nin Harris mağazasında ürünleri satılan, İzmir ve İstanbul`dan sonra, yurtdışında ABD`nin Chicago kentinde ardından Kanada`nın Montreal şehrinde, Almanya’da `Ta-Ze` adı verilen butik mağazalar açan, dünyada 38 ülkeye ihracat yapan Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, Moskova’nın en büyük iki alışveriş mağazasında `kiosk` adı verilen iki stand açmıştı.

Cahit Çetin, Rusya’da alım gücü ve eğitim seviyesinin yükselmesiyle büyüyen bu pazarda ilk yerleşen markaların büyük şans yakalanacağını düşündüklerini; Rusya`ya 34 çeşit mal ihraç ettiklerini ve en fazla sızma, erkence ve Milas ürünlerinin tercih edildiğini; 2007 yılında yüzde 5`ini hedeflediklerini, önümüzdeki 10 yıldaysa yüzde 50’yi hedeflediklerini söylemişti.

Bugün geriye bakıldığında eski günlerin aranır halde olduğu malum. Vardır bir sebebi…

Bunun sebepleri üzerine iki üç senedir dır “dir” kavgası yapılıyor. Kavga gürültü hoş olmayan bir şey bile olsa da, her kavganın sonunda bir çözüm olur. Uzun süren bu kavga artık bitse de çözüme ulaşsak; biz de dünya pazarlarında hak ettiğimiz yeri alsak.

Umudum sanıldığından çok daha zengin ve kaliteli ürünlerin talebinin olduğu Rusya'da bizim ürünlerimizin de pazarda en az diğerleri kadar yer bulması.

Rusların çok sevdiğim bir atasözü var:

“Umut, en son ölür.”



Monday, November 10, 2008

Zeytin-Zeytinyağının açık ara şampiyonu : İspanya



















Zeytin-Zeytinyağının açık ara şampiyonu :
İspanya


M. Hakkı Yazıcı
e-posta :
mhyazici@gmail.com

Zeytincilikte, birkaç senedir, hepimizi umutlandıran önemli bir atılımın içindeyiz. Ağaç varlığımız her geçen gün artıyor. Tanıtıma, markalaşmaya, kaliteye, tağşişle mücadeleye, tadım panellerinin oluşturulmasına eskisinden daha fazla önem veriyoruz. Sektörün örgütlülüğünde de ciddi, yeni oluşumlar mevcut; UZK, Zeytindostu Derneği, Zeytinyağı Tanıtım Grubu gibi ciddi hareketlenmeler, örgütlenmeler var.

Sektörümüzün önde gelenleri, Amerika’yı yeniden keşfetmeyelim diye iyi, başarılı örnekleri inceliyor. En başta da zeytinciliğin açık ara şampiyonu olan İspanya inceleniyor. Hedefimiz de İspanya’nın arkasından dünyanın en büyük ikinci üreticisi olabilmek.

Heyetlerin biri gidiyor, biri geliyor. Örneğin Ekim 2007 sonunda Sevilla’da faaliyet gösteren Oleoestepa Kooperatifler Birliği’nin Başkanı Eduardo Perez Perez ve Genel Müdürü Alvaro Olavarria Govantes Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği’nin davetlisi olarak İzmir’e geldi.

Ocak 2008’de, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği'nin (EZZİB) organizasyonunda, Türkiye Madrid Ticaret Müşavirliği tarafından İspanya'ya bir iş ve inceleme gezisi düzenlendi. Birlik Yönetim Kurulu üyeleri, sektör temsilcileri ve basın mensuplarından oluşan 27 kişilik heyet İspanya Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, İspanya Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği başta olmak üzere bu ülkenin zeytin ve zeytinyağıyla ilgili kuruluşlarını ve işletmelerini ziyaret ederek çeşitli temaslarda bulundu.

***

Hikaye bu ya, bir Türk zeytin üreticisi, yine bir inceleme gezisi için İspanya’ya gitmiş. İspanyol zeytin üreticisi dostu tarafından karşılanmış, ağırlanmış. Birlikte gezmeğe başlamışlar. İspanyol arkadaşı anlatıyor da anlatıyor;

“Bizim ağaç varlığımız şu kadar, Türkiye’de bize göre çok az,…

İspanya’da ağaç başına verim şu kadar, siz de çok az,..

Ağaçlara şöyle iyi bakıyoruz; böyle ilaçlama, şöyle sulama yapıyoruz…

Periyodisite farkı neredeyse yok…”

Adam haklı da bizim Türk zeytincinin canı sıkılmaya başlamış, gerilmiş.

İspanyol devam ediyor:

“İspanya’nın üretimi sofralık zeytinde bu kadar, zeytinyağında şu kadar,

İhracatımız bu kadar, markalı ambalajlı olanı şu kadar… Kalitemiz şöyle iyi, böyle iyi…”

Falan filan… Bizim Türk zeytincinin keyfi iyice kaçmış. Onun da bir kusur bulması lazım, ama ne?

“İyi, hepsi güzel, zeytin-zeytinyağında çok başarılısınız; ama siz de Güney Amerika yerlilerini; Aztekleri, Mayaları katlettiniz, medeniyetlerini yok ettiniz,” deyivermiş.


Yeni Sezonda Beklentiler

Hasat mevsiminin içindeyiz, iklim koşullarının önümüzdeki aylarda da iyi olması halinde dünya zeytin üretiminde iyi bir sezon yaşayacağımız umut edilmekte.

Bazı tahminlere göre içinde bulunduğumuz sezonda üretim rakamları şöyle olacaktır :

İspanya 1.250.000 ton
İtalya 250.000 ton
Yunanistan 300.000 ton
Tunus 120.000 ton
Türkiye 180.000 ton
Suriye 125.000 ton
Fas 70.000 ton

İspanya’da iç tüketim son aylardaki ekonomik kriz ile birlikte düştü. Normal olarak aylık iç tüketim ve ihracat toplamı 100.000 ton iken şu anda bu rakam aylık 80.000 tona düşmüştür. Tüketimin azalışından dolayı dönem sonu stokların 350.000 tona ulaşması beklenmektedir. Bu durumda, İspanya’daki gelecek yıl 350.000 ton devirden ve 1.250.000 ton üretimden olmak üzere 1.600.000 ton zeytinyağı miktarı olacağı beklenmektedir.

Dünyada süregelen ekonomik ve mali kriz nedeniyle, önümüzdeki yıl zeytinyağı fiyatlarının artmasının pek mümkün olamayacağı görüntüsü vardır. Fiyatların aşağı yukarı bugünkü seviyelerde kalması beklenmektedir.Talep arttığında fiyatların biraz yükselmesi, talep azaldığında tekrar düşmesini beklenirken, alımların spekülatif büyük alımlar değil, günlük alımlar olması öngörülmektedir. Sezon başında İspanya üretimi ile beraber fiyatlarda düşüş yaşanabilecek, üretim bittikten sonra piyasa sabit ve istikrarlı bir duruma gelebilecektir. Fiyatlar, bugün İspanya da geçerli olan fiyatların ötesinde beklenmemelidir. Sızma zeytinyağının İspanya'daki 2.400 Euro / ton’luk fiyatı makul bir fiyat izlenimi vermektedir.
İspanyol Çiftçi örgütü ASAJA ise önümüzdeki sezonda bütün İspanya’da 1.160.000 tonluk zeytinyağı üretimi öngörmekte. Bu üretim miktarının yaklaşık % 83’ünün (960.000 ton) Endülüs Bölgesinde olacağı tahmin edilmektedir.
Sofralık zeytin üretiminin ise 492.000 ton olması umuluyor.
İspanya dünya pazarında ağırlığını daha çok hissettirmekte.
Bu senenin flaş haberlerinden biri de İspanyol SOS Grubu’nun Ünilever’e ait İtalyan Bertolli markasını satınalmasıydı. Son zamanlarda İspanyollar, üretimin yanısıra ticari anlamda da inisiyatifi ellerine almaya, İtalyanların dünya pazarındaki liderliğini tehdit etmeye başladılar.Yani İtalyan zeytinyağı, İspanyolca konuşmaya başlıyor.

SOS Grubu, daha önce de bazı İtalyan markalarını satın almıştı. İspanyol SOS Grubu, Unilever'in Bertolli markasını satın alarak gücüne güç katıp, bugün 350-400 bin ton olan ambalajlı zeytinyağı pazarını Bertolli ile 600 bin tonlara kadar çıkarmayı planlıyor.
İspanya, Mayıs 2008 sonuna kadar 357.900 ton zeytinyağı ihracatı gerçekleştirdi. Bu rakam, geçen yıla göre % 5,4, son dört yıl ortalamasına göreyse % 12,8’lik bir artışı göstermektedir.
Aynı dönemde İspanya, 184.330 ton da sofralık zeytin ihracatını gerçekleştirdi. Sofralık zeytinde İspanya’nın 151.700 tonluk iç tüketimine bakarak sofralık zeytin üretiminin daha ziyade ihracata yönelik olduğu görülebilir.

IOOC verilerine gore, yeni sezonda 2.820.500 ton olacağı beklenen dünya üretiminin %43’ ü İspanya tarafından gerçekleştirilecektir.

Türkiye’de de önümüzdeki 2008-2009 sezonu Rekolte Tahmini Raporu açıklandı.
İzmir Ticaret Borsası liderliğindeki resmi heyetin açıklamasına gore; var yılının yaşanacağı yeni sezonda 327 bin 634 ton yemeklik zeytin, 159 bin 366 ton da zeytinyağı elde edilmesi bekleniyor.

Ege Zeytin-Zeytinyağı ihracatçıları Birliği’nin öngörüsü ise bu rakamın üzerinde. 180 bin ton civarında bir gerçekleşme olacağı yönünde. Bilindiği gibi geçen sene bu miktarın yarısı kadar bir üretim gerçekleşmişti. Önümüzdeki günlerdeki yağışlarla Türkiye’de rekoltenin yüzde 10 daha artacağı belirtilirken, yeni sezona 32 bin ton civarında zeytinyağının devredeceği ifade ediliyor.

Yaklaşık 200 bin tona ulaşacak ürünün nasıl eritileceği yönünde ihracatçılarda ciddi endişeler var.

Rakamlarla İspanya

Yüzölçümü : 50.479.000 Ha
Nüfus : 43.975.375 (1.1.2005)
Nüfus Yoğunluğu : 86,9 kişi/km2 (1.1.2005)
Kişi başı GSYİH :19.642 Cari fiyatlarla (2004, Euro)

İspanya’nın topraklarının %50’si tarımda kullanılıyor.

İspanya’da zeytinin geçmişi

Zeytin-zeytinyağı üretiminin İspanya’da çok eski bir geçmişi olduğu bilinmektedir. Anavatanı Mezopotamya ve Anadolu olan zeytinin İspanya’ya Fenikeliler ve Yunanlar tarafından getirildiği söylenmektedir.

Zeytin tarımı ve zeytinyağı üretiminin ilk kez Romalılar tarafından geliştirildiği söylense de zeytinyağı üretimine en büyük katkının Araplar tarafından yapıldığı belirtilmektedir.

Rakamlarla İspanya’da zeytin-zeytinyağı

İspanya, ağaç sayısında; hem sofralık zeytin, hem de zeytinyağı üretiminde açık ara dünya birincisi.

İspanyolların “zeytinyağı denizi gibi” söylemlerinin arkasında 300 milyon zeytin ağacının olduğunu ve zeytinin ülkenin hemen her yerinde yağa dönüştürüldüğünü söylemeliyiz.

-İspanya, dünya toplam zeytinyağı üretiminin %45’i ile dünyanın en büyük zeytinyağı üreticisidir.

-İspanya, dünya toplam zeytinyağı tüketiminin de % 20’sini gerçekleştirmektedir.

-İspanya genelinde zeytinlikler 2.456.719 hektara yayılmıştır.

-Sektörde 380.000 kişi istihdam edilmektedir.

-En kötü iklim koşullarında bile yıllık ortalama 800.000 Tonluk bir hasat elde edilmektedir.

-Üretilen zeytinlerin %96’sı zeytinyağı üretimi için ayrılmış iken, kalan %4 sofralık zeytin olarak piyasaya sunulmaktadır.

-Zeytinyağı üretim sektöründe yaklaşık 1.814 üretici (almazaras), 61 yağ çıkarıcı, 26 rafineri, 580 laboratuar ve yaklaşık 1.595 paketleme ünitesi faaliyet göstermektedir.
Bu üreticilerin %14’ü geleneksel tipte üretim yaparken bunların üretimi toplam zeytinyağı üretiminin %1,16’sını oluşturmaktadır. Geri kalan üreticilerin %9’u 3 fazlı sistemle üretim yaparken, %72’si en modern teknoloji olan 2 fazlı sistemle üretim yapmakta ve %5’i de bir veya daha fazla metodu bir arada kullanarak karışık sistemle üretim yapmaktadır. 3 fazlı sistemle üretim yapan üreticiler toplam zeytinyağı üretiminin %3,18’ini gerçekleştirirken, 2 fazlı sistemle üretim yapanlar toplam üretimin %90,10’unu gerçekleştirmekte, karışık sistemle ise toplam üretimin %5,55’ini gerçekleştirmektedir.

-Zeytinyağı üretiminin en son aşaması olan şişeleme sektöründe 1.595 şirket faaliyet göstermektedir. Bu işletmelerden %90’u bir üreticiye bağlı olarak faaliyet göstermektedir.

-İspanyol zeytinyağı üretiminin yaklaşık %3’ü organik zeytinyağı üretimidir.

-İspanya’nın en büyük ihracat kalemleri arasında yağlar ve zeytinyağları 13. sırada yer almaktadır.

Yıllara göre İspanya’nın Zeytin-Zeytinyağı üretim, tüketim, ihracat, ithalat rakamlarına bakarsak:

Üretim (bin ton) Tüketim (bin ton) İhracat (bin ton) İthalat (bin ton)
2002 / 03 857,8 591,3 537,6 39,1
2003 / 04 1.416,6 625,9 633 61,9
2004 / 05 989,8 615,7 545,5 79,8
2005 / 06 827,4 477,7 453,6 85,5
2006 / 07 1.105,4 304,4 282,2 54,9
2007 / 08 1.250

İspanya’da Zeytin Türleri

İspanya genelindeki farklı iklim yapıları sayesinde değişik bölgelerde farklı zeytin türleri yetişmekte ve her bir zeytin türünden farklı tipte zeytinyağları üretilmektedir.

İspanya’da yaklaşık 260 farklı zeytin türünün var olduğu saptanmıştır.

Zeytinyağı üretiminde en çok kullanılan zeytin türleri: Picual, Picudo, Lechin, Cornicabra, Hojiblanca, Arbequina, Empeltre, Verdiel, Pico-Limon, Morisca, Verdala, Royal, Mollar, Morruda, Farga ve Manzanilla Cacerena’dır.

Zeytin üreticisi bölgeler

İspanya’daki en büyük zeytinyağı üreticisi bölge, üretimin %75’ini gerçekleştiren Endülüs bölgesidir. Onu üretimin %14’ü ile Castilla-La Mancha, %6 ile Extremadura, %4’ü ile Katalunya ve yaklaşık %1 ile Aragon ve Valensiya izlemektedir.

İspanya’daki 1.814 zeytinyağı üreticisinin %45’i Endülüste olup, bunun %40’ı da Jaen’dedir.

İspanya’da coğrafi tescil almış olan zeytinyağı tipleri ve bölgeleri

İspanyol naturel sızma zeytinyağlarının büyük bir kısmı zeytinyağının kalitesinin artırılması amacıyla ‘Coğrafi Tescil’ ile koruma altına alınmıştır. Coğrafi Tescil, üretim alanı, ürün çeşitleri, üretim teknikleri ve bitki karakteri gibi o ürünü özel kılan bütün özellikleri düzenler. Sadece coğrafi tescil almış olan zeytinyağları diğer zeytinyağlarından ayrılacak şekilde bu tescile ilişkin logoları taşıyabilirler.

İspanya’da coğrafi tescil almış 20’yi aşkın zeytinyağı ve bölgesi bulunmaktadır. Bunlar:

Antequera, Baena, Baix Ebre-Montsia, Bajo Aragón, Estepa, Gata-Hurdes, La Rioja, Les Garrigues, Mallorca, Monterrubio, Montes de Granada, Montes de Toledo, Sierra de Cazorla, Sierra Magina, Sierra de Segura, Siurana, Poniente de Granada, Priego de Cordoba, Sierra de Cadiz, Tierra Alta’ dır.

İspanya’daki zeytinciliği Türkiye’deki ile karşılaştırırsak

Zeytinciliğimizin sorunlarını en yakından izleyen gazetecilerden sayın Ali Ekber Yıldırım, İspanyol zeytincilerinin Tariş’le yaptığı temaslar sonrasında, Kasım 2007’de Dünya Gazetesi’ndeki köşesinde bazı bilgileri paylaşmıştı.

İspanya’da, uzun yıllar üreticiye zeytinyağında kilo başına 1,3 Euro destekleme primi ödendi.

Avrupa Birliği’nin tarımsal destekleme reformu kapsamında yapılan değişiklikle şimdi de kilo başına ödeme yerine alan bazında destekleme ödemesi yapılıyor.

Buna göre, 2007-2013 yılları arasında İspanya’da zeytin üreticisine hektar başına üreticiye 550 Avro doğrudan destek ödenecek. İspanya’daki zeytin üreticisi 2013 yılına kadar bu desteği alacağını biliyor. Yani önünü görebiliyor.
Türkiye’de ise zeytin üreticileri bu türden desteklerden ne yazık ki yoksunlar.

Zeytinyağında daha önceki yıl kilo başına 11 kuruş olan destekleme primi, geçen sene 20 kuruş olarak ilan edildi.

Açıklamalara göre; prim miktarı, bu sene de 21 kuruş olacak. Tarımsal Destek ve Yönlendirme Kurulu'nun başta pamuk ve zeytinyağı olmak üzere bazı tarım ürünlerinde 2008 yılı primini sadece 1 kuruş artırma yönündeki çalışmasına tarım kesiminden büyük tepkiler geldi. Tarım sektörü yetkilileri, düşük prim verilmesi halinde birçok tarım ürününde ithalata bağımlılığın artacağını ifade ediyor.

Sadece primin azlığı değil sorun. Destekleme primleri genellikle bir sene gecikmeli olarak ödenebiliyor. Bu durumda üreticiler, ancak kooperatiflerinin desteğiyle üretimlerini sürdürebiliyor. Ama kooperatiflerin durumu da malum.

Türkiye’deki süregelen sistemle uzun yıllar üretimin sürdürülemeyeceğini bilmek için kahin olmak gerekmiyor. Bu işin böyle devam etmesi olanaksız.

Nasıl olup da İspanya’nın arkasından en büyük zeytin olabileceğimizi bir bilen varsa açıklasın.

Murat Küçükçakır’ın izlenimleri

Sevgili Murat Küçükçakır hocam da İspanya inceleme gezisi sonrasında aşağıdaki gözlemlerini aktarmıştı :

“Bilindiği üzere Ege İhracatçılar Birliğinin İspanyaya düzenlemiş olduğu inceleme gezisine katılmış bulunmaktayım. Bu gezi içindeki izlenimlerimi sizlere aktarmaya çalışacağım. Öncelikle kendi konum olan hasat ile başlamak istiyorum.
Gezinin 2. günü Sevilla- Cordoba arasında bir bölgede bulunan zeytinliklerde hasat şekillerini görmek için gittik.Gittiğimiz bölge dekarda 7 ağaç bulunan hojiplanca çeşidi dikilmiş İspanya nın bir çok bölgesin de rastladığımız 3 gövdeli olan ağaçlardan oluşuyordu
Özellikle körfez bölgesinde olduğu gibi koyun korkusu olmadığından ağaçların dalları yerlere kadar inmişti
Hasatta pelenc bugy 900 kullanıldı. Türkiye de satılan bugy 1200 daha önceki yıllarda üretilmiş ilk modellerinden.
Sallama esnasında sırıklarla düşmeyen uç dallardaki taneler düşürüldü. Türkiye ye göre sırık acısından değişen tek şey sırıkların karbon-fiberden olmasıydı.Burada dikkate alınması gereken konu sırığın ana hasat aracı olarak değil, gövde sallayıcıya takviye şeklinde kullanılmasıydı.
Tente üzerinde kalan dal parçaları Türkiye’de çim üzerindeki yaprakları toplamak için kullanılan tarak benzeri bir aletle uzaklaştırıldı.
Tenteler toplanarak daneler bir araya getirildi ve traktöre monteli kepçe üzerine döküldü.
Boşalan tenteler tekrar ağaçların altına hemen serildi.
Kepçe ile doğru romörka dökülerek fabrikaya sevk edildi.Kimse çuval ve kasalarla uğraşmıyordu.
İşin maliyet kısmına gelince; işciler günde 6 saat çalışıyorlar. Günlük 45 euro ödendiğini ve oradaki ekibin günde ortalama 10 ton zeytin hasat ettiğini söylediler. Kaba bir hesapla, 1 kg zeytini 0,11 kuruşa topluyorlardı.”

Murat Küçükçakır hocam, Şubat 2008’de paylaştığı İspanya izlenimlerinin bir bölümünü de zeytinyağı fabrikalarının işleyişine ayırmıştı.

Gönderdiği aşağıdaki tablo birçok şeyi anlatıyor :

Kapasite(Ton) Adet İşleme yüzdesi
0-10 150 0,0310-20 75 0,0920-100 423 2,08
100-250 366 5,27250-500 214 6,90500-1000 229 14,55
1000-2500 213 30,55
2500-5000 91 28,79
5000 ve üzeri 18 11,73
TOPLAM FABRİKA SAYISI :1776

Murat Küçükçakır izlenimlerinden çıkardığı sonuçları şu şekilde aktarıyor :

“Sonuç olarak ortalama 1.200.000 ton zeytinyağı, 1776 fabrikada gerçekleşen üretimle elde ediliyor.

Ülkemizdeki zeytinyağı işleme fabrikası sayısının 1000 adet civarında olduğu söylenmekte. Bizde ortalama 120.000 ton yağı 1000 adet fabrikayla elde ediliyor. Bizde ki zeytinyağ fabrikaların kapasiteleri konusunda bilgim yok, ancak tahminim 250 tonun üzerinde ondan fazla fabrika yoktur. İspanya da elde edilen yağın yaklaşık % 70’i 1000 ton ve üzeri fabrikalardan elde edilmektedir.Burada ispanyanın maliyetlerini düşürmede kurduğu yalın sistemin avantajlarını nasıl kullandığını hep birlikte görmekteyiz.”

İspanya’da kooperatifçilik

Zeytincilik konusunda İspanya’da faaliyet gösteren çok sayıda kooperatif birliği vardır.

EZZİB Başkanı ve TİM Başkan Vekili Ali Nedim Güreli, "İspanya'da kooperatifler toplam zeytin ve zeytinyağı üretiminin yüzde 75'ini karşılıyor. Kooperatifçilik çok güçlü,” diyor. Sene başında İspanya’da kooperatiflerle yaptıkları temaslarla izleyecekleri politikaları yerinde tespit etme fırsatı bulduklarını ifade ediyor.

İspanya ekonomisine önemli katkısı olan tarım ürünleri arasında şarap, yağlık ve sofralık zeytin, meyve ve sebze türleri ile süt ve ürünlerinde tarımsal amaçlı kooperatiflerin yeri son yıllarda önem kazanmıştır.

Aslında İspanya kooperatifçiliğinin genç bir harekettir. İspanya’da 20.yüzyılın başlarında ilk tarımsal amaçlı kooperatiflerin kurulduğu görülmektedir.

İspanya Tarım Kooperatifleri Merkez Birliği (CCAE) 1985 yılında kuruldu. Bugün yaklaşık 1milyon bireysel ortağı, 4500 birim kooperatifi ve 15 bölge birliği vardır.

Öncelikli olarak son yıllarda güçlü üst örgütlenme ve pazarlamada yeni yöntemler denenmektedir.

Değişen günümüz koşullarında üretim kooperatifleri şeklinde örgütlenen üretim sektörü daha fazla önem kazanmaya başlamış ve bu işletmeler naturel zeytinyağını dökme olarak satmak yerine kendi markalarıyla pazarlamaya başlamışlardır. Halihazırda kooperatifler şeklinde örgütlenmiş olan üreticiler toplam üreticilerin %56’sı olup bunlar toplam üretimin de %67’sini gerçekleştirmektedirler.

İspanya’da önemli bazı zeytincilik kurumları

ASOLİVA
ASOLIVA, İspanya’nın zeytinyağı ihracatçıları birliğidir. Kar amacı gütmeyen, özel bir statüsü olan ASOLIVA, her ne kadar resmi olarak Eylül 1977’de kurulmuş ise de benzer oluşumlar halinde 1928’den beri değişik adlar ve biçimlerde varlığını sürdürmektedir.
Birlik, hasat durumuna ve rekolteye bağlı olarak, İspanya’nın ambalajlı, şişeli zeytinyağı ihracatının % 95’inden fazlasını, dökme zeytinyağının ise % 50 ile % 75’i arasındaki kısmını ihraç eden, ağırlıklı olarak Endülüs ve Katalonya bölgelerinde faaliyet gösteren 59 zeytinyağı ihracatı şirketinin bir araya geldiği bir kuruluştur.
ASOLIVA’nın amacı, her ne kadar üyesi olan zeytinyağı ihracatçılarının çıkarlarını savunmak, İspanyol zeytinyağının tanıtımı, satışı için önlemler almak ve faaliyette bulunmak ise de herhangi bir iş muamelesinin bizzat içine girmemekte, üyesi olan ihracatçı firmaların bu meyandaki ticari faaliyetlerine destek vermektedir.
ASOLIVA, ihracat sektörünün temsilcisi profesyonel bir kuruluş olarak pek çok ulusak ve uluslar arası kuruluşun, federasyonun, birliğin üyesidir de.
Oleoestepa:Sevilla’da faaliyet gösteren Oleoestepa Kooperatifler Birliği, 4 bin ortaklı 16 kooperatiften oluşuyor.

Yılda ortalama 175 bin ton zeytin alıyor. Zeytinin bir kısmını sofralık olarak satıyor geri kalanından yılda ortalama 25 bin ton yağ elde ediyor. Yağın yüzde 60′ını ihraç ediyor, geri kalanını iç piyasaya satıyor.

Oleicata el Tejar:1960 yılında zeytin üreticilerince kurulan, halen 92 ortaklı “Oleicata el Tejar" adlı kooperatif, yılda 120.000 ton zeytini yağ olarak işlemektedir. 1.500 ton/gün kapasiteli pres tesislerinde ayrıca, 800 ton/ gün ayçiçeği de preslenmektedir. Adı geçen bu kooperatif birkaç yüksekokul ile birlikte işledikleri ürün artıklarından saatte 12.600 kilowatt elektrik enerjisi kazanan bir işletmenin de sahibidir.

İspanyol kooperatiflerinin uygulamaları

Oleoestepa’nın Genel Müdürü Alvaro Olavarria Govantes’in verdiği bilgilere göre
İspanya’daki uygulama satırbaşlarıyla şöyle:
İspanya’da zeytin üreticisi, ürettiği zeytinin tamamını ortağı olduğu kooperatife teslim etmek zorunda.
Kooperatif, üreticiden aldığı zeytini sofralık olarak veya sıkarak yağ elde ettikten sonra piyasada satıyor. Kooperatif, maliyetlerini ve masrafını düştükten sonra üreticiye ürünü ne zaman ve hangi fiyattan satılırsa onun üzerinden 15′er günlük dönemler itibariyle ödeme yapıyor.
Üretici, ürünü satılmadıkça kooperatiften avans veya ürün bedelini alamıyor. Ancak, çok zorunlu durumlarda, teslim ettiği ürünün yaklaşık değeri hesaplanıyor ve bankadan bunun yüzde 75′i kadar kredi alması sağlanıyor. Alınan kredinin yıllık faizi yüzde 4 civarında.

Türkiye İçin Çözüm ne olmalı?

İlk şartlardan biri olan devletin stratejik bir ürün olması gereken zeytinde gerekli desteği vermesinin dışında sorunun çözülmesi için ne tür önlemler alınmalı?

Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin’in ifade ettiği gibi, evrensel kooperatifçilik ilkelerinin Türkiye’de de uygulanması olmalıdır.

EZZİB Başkanı Ali Nedim Güreli de "İspanya dünya zeytin ve zeytinyağında üretim lideri. Ancak bu alandaki ticarette ise, İtalya'nın liderliği sözkonusu. Son yıllarda İspanya, İtalya'nın pazardaki hakimiyetini kırdı. Dolayısıyla, dünya zeytinyağı pazarında söz sahibi olma hedefindeki Türkiye'nin İspanya'dan öğreneceği çok şey var. Sektör dünyada bir şey yamak istiyorsa İspanyasız olmaz" demişti.

Ancak bütün sektör bileşenlerinin aynı kanaatte birleşip, el ele vermeleri gerek.

Dilşen Oktay’ın dediği gibi, istediğimiz kadar müthiş üretim yapalım, eğer alıcısı yoksa veya üretimimiz yetersiz ise malımız değerlenmez… Sonuçta bu bir zincir ve sektörün bileşenlerinin hepsi; üreticiler, ihracatçılar zincirin halkaları...Birbirlerine bağlılar...Bir halkadaki hata tüm zinciri olumsuz etkileyecektir...

Bir Anı

Sonsöz niyetine Hasan Köşklü’den bir anı ile yazıyı noktalayalım :

“Denetim Kurulu arkadaşım rahmetli Ali Günsur ile Endülüs/ İspanya gezisindeydik.
Her günün gecesi olduğu gibi yine otelde dinlenirken günün de değerlendrimesini yapıyorduk.
Konumuz İspanya'da zeytinciliğin ulaştığı seviye, Franco'nun zeytinciliğe verdiği önem, AB den sağlanan destekler ve benzeri konulardı.
Bizi özellikle verilen önem nedeniyle İspanyol Zeytincisi'ne verilen önem ve geldiği seviye çok etkilemişti.
Rahmetli Ali Günsür, o gece unutamayacağım bir değerlendirme yaptı.
"Şu İspanyol zeytin üreticisine verilen öneme hayran oldum. Adamlar kendilerine sağlanan imkanlar ile üretim yapıyorlar, haysiyetli bir yaşam sürüyorlar. Memlekete dönünce arazileri, zeytinlikleri satıp, burada zeytinlik alarak burada çifçilik yapmak istiyor canım." anlamındaydı değerlendirmesi.
Ali Günsur, tabii ki zeytinliklerini satmadı,memleketini terketmedi ve İspanya'ya yerleşmedi. Rahmetli olana kadar bu topraklara hizmet etmeye devam etti.
Yüksek sesle yaptığı değerlendirme, o günlerde içinde bulunduğumuz duruma isyanıydı.
O gün yaptığı değerlendirmeye ben de katılıyorum, içinde bulunduğumuz duruma tepki anlamında ve Ali Günsur'u rahmetle anıyorum.”

Kaynaklar :

- “Zeytinyağı Sektörü Raporu”,T.C. Madrid Büyükelçiliği Ticaret Müş.,Temmuz 2007,
- “Zeytinyağı kooperatifçiliği”, T.C. Madrid Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği Raporu,
17 Temmuz 2007
- “İspanya ve Türkiye’de Zeytin Kooperatifçiliği”, Ali Ekber Yıldırım,
Dünya Gazetesi, 7 Kasım 2007.
- “İspanya Gezisi İzlenimleri”, Murat Küçükçakır, Şubat 2008

Tuesday, August 19, 2008

Zeytinyağı Tadımı Eğitiminin Ardından


























Zeytinyağı Tadımı Eğitiminin Ardından

M. Hakkı YAZICI
Z&Z Dergisi 12 Sayı(Ağustos-Eylül 2008)

İzmir‘de, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nde yapılan, benim de katılımcısı olduğum Zeytinyağı Tadımı Eğitimi’nden koltuğumun altında gözüm gibi itina ile koruduğum sertifikamla dönerken bir kır lokantasında mola veriyorum.

Lokantanın hoparlörlerinden Sezen Aksu’nun güzel şarkısı zeytinliklere doğru yayılıyor,

“Bir kedim bile yok”

İçimi tatlı bir mutluluğa karışan hüzün kaplıyor. Hüzün ağır basıyor, şarkıyı uyarlayıp;

“Bir tadım panelimiz bile yok,” diye mırıldanmaya başlıyorum.

Evet, bir Tadım Panelimiz bile yok! İspanya’nın arkasından en büyük ağaç varlığına sahip olma, dünya ticaretinde daha ön sıralara gelme mücadelesi verirken bu sektörün “olmazsa olmaz”larından biri olan tadım panellerine sahip değiliz.

Kendimi darı ambarındaki tavuk gibi mutlu hissediyorum

Ben Eğitim’e 19 Haziran’da katılmıştım. Bizim gruptan önceki ilk grup 16-18 Haziran tarihlerinde eğitimlerini gerçekleştirip sertifikalarını almışlardı. Dahil olduğum ikinci grup, daha önce Aydın’da Kasım 2007’de bu eğitimin ilk aşamasından geçen ileri seviyede bir grup.

Grubumuzda kimler yoktu ki! Sektörümüzün en seçkin isimlerinden dostlarım, Zeytindostlarım; Zeytincilik Araştırma Enstitüsü yönetici ve uzmanları, akademisyenler, zeytin yetiştiricileri, zeytinyağı üreticileri, büyük şirketlerin kalite-kontrol ve laboratuar sorumluları…Dergimizin Yazı İşleri Müdürü, sevgili editörüm Sinan Keskin’in “Aman yazı çok fazla uzun olmasın” uyarısı olmasa hepsini sırayla yazacağım.

Bu organizasyona en fazla emeği geçen Zeytindostu Derneği Tadım Eğitimi Moderatörü Ülkü Ülken’in dediği gibi, bu tarz eğitim ve toplantıların en güzel tarafı, yeni bilgileri uzmanlarından öğrenmenin yanı sıra görüşemediğimiz dostlarımızı görmek, aynı yola baş koymuş insanlarla bir arada olmak, karşılıklı fikir ve bilgi alışverişinde bulunmak ve böylece amaçlananın yanı sıra da pek çok şeyi öğrenebilmek, fikir sahibi olmak.

Çok mutluyum! Kendimi darı ambarına düşmüş tavuk gibi hissediyorum.

Bir Tadım Paneli iyi bir futbol takımı gibi olmalı

Eğitimlerde teknik ayrıntıların yanı sıra öğrendiklerimin bana ilham ettirdikleri neler?

Örneğin iyi bir Tadım Panelinin kollektif oynayan bir futbol takımından hiç farkı yok.

Bunu Eğitimin ikinci günü öğrendiklerimi düşünerek, Milli Takımımızın son dakika mucizelerinden birini yaşattığı maçtan sonra, kutlama sevinci yaşayan kalabalığın arasından yürüyerek kaldığım Zeytincilik Araştırma Enstitüsü misafirhanesine dönerken tekrarlıyorum.

Bir tadım paneli üyeleri de bir futbol takımı gibi sıkı çalışmalı, çok antreman yapmalı, sık sık bir araya gelmeli, aralarında uyum olmalı, takım halinde çalışmayı başarabilmeli.

Neyse, gönüllerin şampiyonu Milli Takımımız Avrupa Kupası birincisi olamadı; ama yine bir zeytin ülkesi olan, dünya zeytincilik sektörünün açık ara birincisi İspanya kupayı almayı başardı. Bu da bir teselli…Bir sonraki turnuvada ümidimiz o ki kupayı biz alacağız, hem de İspanya’yı zeytincilik alanında da yakalayacağımız yıllarda…

Bir ülkenin zeytinyağı kalitesinde Tadım Panellerinin önemi çok fazla

Hikaye bu ya, uluslararası fuarlardan birine katılan sektöre yeni girmiş bir pazarlama ve tanıtım uzmanı standını ziyaret eden ünlü bir tadımcıyı yakalamışken zeytinyağlarını tattırmak istiyor.

Pazarlama ve tanıtım uzmanı kendisine çok güveniyor; ben her şeyi tasarlar, tanıtır, satarım, diye düşünüyor. Gerçekten de seçilen şişe, etiket tasarımı, tanıtım yazıları; her şey çok mükemmel…

Tadımcı iyice konsantre olup ilk numuneyi alıyor, tadıyor. Diğer numuneyi göstererek, “O daha iyi,” diyor.

Pazarlama ve tanıtım uzmanı şaşırıyor, “Fakat üstadım, diğer numuneyi henüz tatmadınız,” diyor.

Tadım uzmanı, elindeki ilk numuneyi kastederek gülüyor, “Hiçbir zeytinyağı bundan daha kötü olamaz,” diyor.

Bu hikayeyi anlattığıma bakıp, sakın tasarımı, ambalajı, tanıtımı küçümsediğim anlaşılmasın. Bunlar çok önemli ve en eksik olduğumuz konulardan. Ancak ürünün kalitesi de çok önemli.

Kaliteyi öne çıkarmayı, tağşişi önlemeyi istiyorsak bu konudaki en önemli araçlarımızdan biri kuşkusuz Tadım Panelleri.

Öyle ki sevgili Evren Güldoğan’ın aktardığına göre, Avrupa Birliği zeytinyağı pazarlama standartları kuralları çerçevesinde etiketlerde natürel zeytinyağlarının organoleptik niteliklerine ilişkin tanımlamalara, ancak bunların bir tadım paneli tarafından onaylanması durumunda yer verilmesi mümkün olabilecek.

Zeytinyağı tadımı kuşkusuz profesyonelce yapılan bir iş. Bir sızma zeytinyağının (extra virgin olive oil) esas olarak binde 8’in altında oleik asit cinsinden ölçülen serbest yağ asitliğini ihtiva ediyor olmasının ötesinde, Uluslararası Zeytin-Zeytinyağı Konseyi (IOOC)’nin tanımladığı olumlu ve olumsuz özellikleri taşıyıp taşımadığının belirlenmesinde akredite bir tadım paneli üyelerinin burunlarının ve ağızlarının testinden geçmiş olması gerekiyor. Kızışma/posa, küf, şarapsılık/sirkemsilik, metalik, oksitlenme gibi olumsuz özellikler var mı; acılık, yakıcılık gibi olumlu özelliklerin değerleri nedir? Bunlar saptanmalı. Önce kusurlardan başlayarak, olumsuz özellikleri belirlenmeli, kayda geçirilmeli.

İtalya’dan bir tadım paneli deneyimi

Yaşanılan tağşiş olaylarından illallah denilen AB ülkelerinde, laboratuar testlerinin birçok yabancı madde karıştırma eylemini açığa çıkarmakta yetersiz olduğu fark edilince her bir zeytinyağı sınıfı için katı tat ve aroma gereklilikleri belirlenmiş ve bunları yürürlüğe sokmak için Uluslararası Zeytin-Zeytinyağı Konseyi tarafından onaylanan tadım testi heyetleri oluşturulmuştur.

Eğitimde yemek arasında Tom Mueller’in New Yorker Dergisinde yayımlanan, maalesef Türkiye’nin de bulaştırıldığı büyük bir uluslararası tağşiş olayının anlatıldığı “Slippery Business” isimli meşhur yazısını yeniden okuyorum.

Mueller, yazısında İtalya’da gözlemlediği bir panel deneyiminden şunları aktarıyor:

Ömrünün geri kalanını zeytinyağını sahtecilikten kurtarmaya harcamaya adayan, tağşişe karşı mücadeleyi toplumsal bir sorumluluk olarak adlandıran yaşlı zeytinyağı üreticisi İtalyan Zaramella, “En yaratıcı suçlular bile iyi eğitilmiş bir tadım heyetini aldatmakta zorlanırlar...Bu bir makineye benzer,” diyor

Zaramella, “Yağın buruk ve acı olduğunu ve zeytin koktuğunu görürsem, diğer her şeyin otomatik olduğu garantidir,” diye devam ediyor.

Zaramella’nın başkanlık ettiği altı erkek ve üç kadından oluşan, zeytinyağı tadım testi heyeti hepsinin natürel sızma sınıfı olduğu bilinen beş kaliteli yağ üzerinde bir test yürütüyor. Test, heyet üyelerinin her yıl tatma yeteneklerini formda tutmak için uyguladıkları mutad bir araya gelişlerinden biri.

“Testlerin yapıldığı Zaramella’nın sahibi olduğu Mastri Oleari’nin tadım testi odaları, her bir heyet üyesinin başka bir üyenin yargılarından etkilenmesini önleyen sekiz kabinden oluşmakta. (Ekibi koordine eden heyet başkanı genellikle yağları tatmıyor.) Her bir kabinde bir evye, aromaları muhafaza etmek için kapaklı, özel tadım bardakları, yağdaki aromatik maddelerin buharlaşacağı ve yağın tatmak için ideal hale geleceği seviye olan yirmi sekiz santigrat dereceye kadar ısıtmak için kullanılan termostatlı bir ısıtma makinesi bulunuyordu.

Heyet üyeleri, sabah saat 10’a kadar, ilgili yere ulaşmış ve duyuları körelttiğinden dolayı bir lezzet testinden önce alınması yasak olan sabah kahveleri ve sigaralarından mahrum bırakılmış olmaktan yakınıyorlardı. Zaramella’nın yanı sıra, grupta Lake Garda’lı otuzüç yaşındaki bir zeytin presçisi ve kişisel motivasyon koçu olarak çalışan kırk yedi yaşındaki Toskanalı bir markiz de bulunuyordu. Zaramella’nın asistanı yağ numunelerini lale biçimli bardaklara döktükten ve bunları ısıttıktan sonra, heyet üyeleri kabinlere girdi. Yağı sıcak tutmak için içinde yağ bulunan bardakları avuçlarında tutan heyet üyeleri kapakları açtılar, burunlarını yaklaştırdılar ve bazıları gözlerini kapatarak yağları sesli bir şekilde kokladılar. Yağdan bir yudum aldılar ve strippaggio olarak bilinen ve tat taneciklerini kaplayan ve aromaların geniz yolundan aşağıya inmesini sağlayan bir teknik uyguladılar Yani havayı şiddetli bir şekilde içlerine çektiler. İlk şiddetli höpürtüden sonra, stripaggi (strippaggio yapan kişi) daha yumuşak ve daha meditatif bir hal aldı ve kişisel notlar almaya başladı. Tadımcılar koklayarak, höpürtü sesleri çıkararak ve damak tatlarını maden suyu ile temizleyerek müteakip saat boyunca kabinlerinde kaldılar. Her bir yağı tattıktan sonra puan föylerinde yağların tatlarını, aromalarını, kıvamlarını ve diğer karakteristik özelliklerini puanladılar. Heyet Başkanı Alfredo Mancianti föyleri sıraya dizdi ve tadımcıların yargılarına göre her bir yağa bir puan verdi. Yalnızca yağların sunduğu alt aromalarda –enginar, taze kesilmiş çimen, yeşil domates, kivi– değil yağların yoğunluğu konusunda da hemfikir olan Mastri Oleari heyet üyelerinin yargıları dikkate değer biçimde tutarlıydı.”

Ve Goool !...

Aklıma yine aldığımız eğitim anları geliyor.

Eğitmenlerimiz Mauro Amelio ve Fabrizio Vignolini son numuneleri dağıtmış, tadımı yapmış, panel test formlarını doldurmuşuz, grubumuzun sözcüsü Faruk Yüksel bilgisayara girmiş, sonuçlarını bekliyoruz. Mauro, doğru test sonuçlarını açıklıyor, karşılaştırıyoruz. Tespitlerimiz doğruya çok yakın, grup uyumsuzluğu yüzdesi çok düşük.

“Goool !,” diye bağırıp, ayağa fırlamak geçiyor içimden. Birden ortamın ciddiyetini hatırlayıp vazgeçiyorum. Gülümsüyorum, “Bu maçı alacağız, başka yolu yok…”

Ve nihayet eğitim bitiyor, sertifikalar dağıtılıyor. Sertifikamı Zeytindostu Derneği Başkan Vekili Mustafa Alhat’ın elinden, bu sektördeki en sevdiğim, değer verdiğim insanlardan birinin elinden alıyorum. Mustafa, tören öncesi özel bir şey söylememi ister misin, diye soruyor. Beni öperek kutla diyorum. Sertifikamı alırken beni öpüyor; ben de onu öpüyorum, kutluyorum : Hem bu organizasyona geçen emeği için, hem de benim gibi eğitime katılıp, sertifika aldığı için…

Zeytinyağı Tadım Panellerinin oluşturulmasına doğru

Zeytindostu Derneği bu konuda da önemli bir görevi yerine getiriyor. Kasım 2007’de Aydın’da ve arkasından Haziran ayı içinde İzmir’de yapılan Zeytinyağı Tadımı Eğitimlerinin arkasından oluşturulacak Zeytinyağı Paneli adayları ilk toplantılarını 24 Temmuz 2008 Perşembe günü İzmir’de Zeytindostu Derneği merkezinde yaptılar.

Zeytinyağı sektöründe çok büyük anlam ifade edecek olan tadım panellerinin ilk adımları böylece atılmış oldu. Belki de çok yakın bir zamanda çok sayıda tadım panelimiz olacak. Marmara’da, Kuzey Ege’de, Güney Ege’de ve Güney Anadolu’da…

Bu önemli girişimde en fazla emeği geçenlerden Zeytindostu Derneği Tadım Eğitimi Moderatörü Ülkü ÜLKEN’in dediği gibi,

”Duyusal analizler resmi olarak hayatımıza girdiğinde hepimiz biliyoruz ki sektörde çok şey değişecek.En başta kalite yükselecek, haksız rekabet bir nebze önlenecek. Ama bu süreçte yağlarımızın duyusal özellikleri açısından ne kadar geride olduğunu ve üretim, depolama, ambalajlama v.s konularında ne kadar önemli hatalar yaptığımızı daha iyi farkedeceğiz. Belki başlangıçta denetimlerden pek çok firmamızın canı da yanıcak, ama zamanla hepimiz öğreneceğiz tadım yapmasını ve tadarak doğru üretime ve kaliteye ulaşacağız.”