Wednesday, October 28, 2009

Yeni bir sezonun başlangıcında Zeytincilik

















Yeni bir sezonun başlangıcında
Zeytincilik

M.Hakkı Yazıcı
mhyazici@yandex.ru

Zeytincilik sektöründe son üç yıldır yaşanan hayal kırıklıklarına rağmen bu yıl da bütün zeytin köylerinde, geçen sezonun hasadının hemen arkasından, zeytinlikler sürüldü, budama, aşılama, gübreleme, ilaçlama, sulama işleri yapıldı; bahardan itibaren ağaçların tomurcuklanması, somakların patlaması, çiçeklenmesi, tanelenmesi dikkatle izlendi... Taneler irileşmeye, yağlanmaya başladı.
Ve işte yeni bir sezonun başlangıcındayız…
Yeşiline ihanet etmeyen ölümsüz zeytin ağaçları, tanrının insanoğluna armağanı olan meyvelerini vermeye hazır.Geçen yılların piyasa olumsuzluklarına rağmen bu yıl iyi bir sezon yaşayacağımızı umuyor ve diliyoruz.

Yeni sezonda nasıl bir rekolte?

Son yıllarda sıkıntıların yaşandığı zeytin ve zeytinyağı sektöründe bu sene iyi bir sezon olacağı umuduyla yüzler birazcık da olsa gülmeye başladı.
Uzmanlar doğal bir afet yaşanmaması halinde son 20 yılın en bereketli zeytin ve zeytinyağı hasadının gerçekleşeceğini belirtiyorlar. Beklentilere göre Türkiye'de bu sezon 160-180 bin ton zeytinyağı, 300 bin ton da sofralık zeytin rekoltesi umuluyor. Sektör temsilcilerini ve uzmanları bu beklenti içine sokan gelişmeler ise, 2009 yılının bol yağışlı geçmesi ve Türkiye'nin önemli zeytincilik merkezlerinden gelen olumlu haberler.
2013 yılında üretim miktarını 600 bin tona yükseltmeyi planlayan Türkiye'nin hedefi sektörde İspanya'nın ardından dünya ikinciliğine yükselmek.

Rekolte Tahminleri

İzmir Ticaret Borsası (İTB)’nın koordinatörlüğünde yürütülen 2009-2010 sezonu zeytin ve zeytinyağı tahmini rekoltesi 30 Eylül 2009 tarihinde açıklandı.
İzmir Ticaret Borsası (İTB)’nın yanı sıra Ege İhracatçı Birlikleri, İzmir Ticaret Odası, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü ile Zeytindostu Derneği işbirliğiyle gerçekleşen tahmini rekolte çalışmasına göre, bu yıl Türkiye genelinde 169 bin 752 ton zeytinyağı elde edilmesi bekleniyor.
İTB'den yapılan açıklamada; 105 milyon 255 bin 436 adet meyve veren, 40 bin 144 bin 183 adet meyve vermeyen ağaç olduğu belirtildi. Ağaç başına ortalama 11.7kg. zeytin verimi saptanırken, 1 milyon 227 bin 474 ton zeytin tanesi alınacağı açıklandı. Bu miktarın 409 bin 449 tonunun sofralığa, 818 bin 25 tonunun ise yağlığa ayrılacağı belirtildi. Ortalama bire dört randıman ile 169 bin 752 ton zeytinyağı elde edileceği duyuruldu.
İTB tarafından yapılan yazılı açıklamada, "Rekolte tahmin çalışmasında 28 tarım il müdürlüğünden veri talep edilmiş, 25 il müdürlüğünden alınan cevaplardan yararlanılmıştır. İzmir, Manisa, Balıkesir, Çanakkale, Bursa, Aydın ve Muğla illerinde bulunan çalışma programına dahil ilçe müdürlüklerinin birçoğu ile görüşme yapılmış ve bölgemizde bulunan 12 ticaret borsasının bildirdiği ilgili üyelerinin, bölgede yer alan zeytin ve zeytinyağı işletmelerinin, köylerde bire bir görüşme ile üreticilerin görüşleri alınmıştır" görüşüne yer verildi.
Tahmini rekolte tespitine göre; Ege ve Marmara bölgelerinde bulunan Balıkesir, Çanakkale, Manisa, Aydın, Muğla, İzmir ve Bursa illerinde toplam 82.948.915 adet meyve veren, 20.106.337 adet meyve vermeyen ağaç mevcut. Ağaç başına ortalama 10,1 kg. zeytin verimi ile 839.983 ton zeytin tanesi alınacağı, bunun 278.885 tonunun sofralığa, 561.098 tonunun yağlığa ayrılacağı, bundan da ortalama 1/5 randıman ile 112.015 ton zeytinyağı elde edileceği tahmin edildi.
Eğer bu tahminler doğru çıkarsa gerçekten ilginç bir sezon yaşanmış olacak; bu sezon 'yok yılı' olmasına rağmen, 'var yılı' olan geçen sezonun rekoltesi olan 160 bin tonun üzerinde bir rekolte elde edilecek.

Bir Başka Rekolte Tahmini Çalışması

Bir diğer Rekolte Tahmini çalışması olan, UZZK koordinatörlüğünde bu yıl başlatılan Ulusal Resmi Tespit Heyeti de çalışmalarını tamamladı.
Rekolte tespit sonuçları ve sektördeki diğer gelişmeler hakkında bir basın toplantı düzenlendi. Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi'ndeki toplantıda konuşan UZZK Başkanı Dr. Tan, heyetin 28 Eylül ile 2 Ekim arasında sahaya indiğini ve ülkenin toplam zeytin ağacı varlığının yüzde 96'sını teşkil eden 19 ilde çalışmalar yaptığını söyledi.
Yok yılında bulunduklarını vurgulayan Tan, çapraz sorgulama yapıldığını ve raporun titiz bir çalışmayla hazırlandığını aktardı. Söz konusu 19 ilde 107 milyon 620 bin 97 adet meyve veren ağaç bulunduğunu, ağaç başına 10,5 kg ile 1 milyon 126 bin 363 ton zeytin alınacağını belirten Tan, bunun 389 bin 120 tonunun sofralık olarak ayrılacağını ifade etti.
Mustafa Tan, 737 bin 244 ton zeytinin ise yağlığa ayrılacağını belirterek, "Bundan da ortalama 1/5 randımanla 147 bin 491 ton zeytinyağı elde edilecek. Toplam ağaç varlığı 150 milyon 751 bin 495 adettir. Meyve verenlerin toplama oranı ise yüzde 71'dir." dedi.
Ege ve Marmara bölgelerinde zeytinyağı rekoltesini de 105 bin 395 ton olarak açıklayan Tan, bölgeden 305 bin 774 ton sofralık zeytin elde edileceğini söyledi. Geçen yılki zeytinyağı rekoltesinin 130 bin ton olduğunu hatırlatan UZZK Başkanı, iç piyasaya 90-95 bin, ihracata 23 bin ton gittiğini vurguladı. Dr. Mustafa Tan, zeytinyağı üretiminin son 6 yıl ortalamasının ise yaklaşık yüzde 26 yükseldiğinin altını çizerek, üretimden vazgeçilmemesini istedi.

Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, ise rekolte tahminleri ile ilgili şunları söyledi. "İzmir Ticaret Borsası organizasyonuyla yürütülen zeytin ve zeytinyağı rekolte tespit çalışması sonuçlarına göre 2009-2010 sezonunda 169 bin 752 ton zeytinyağı üretileceği tahmin edildi. Arada 20 bin ton gibi bir fark var. Hangisinin doğru olduğu bizim söyleyebileceğimiz bir şey değil. Ama sektör konseyin ekolte tahmin sonuçlarına itibar etmek durumundadır."

Zeytinciliğimiz hangi aşamada?

Zeytinin anavatanı olan Türkiye’de, 5 bölgede, 35 ilde, işlenen tarım alanlarının yaklaşık 658 bin hektarlık kısmı, yaklaşık yüzde 2,5-3’ü zeytinlik, …Üretilen zeytinin yüzde 80’i yağlık, yüzde 20’si sofralık olarak değerlendiriliyor. Dünyadaki 485 zeytin çeşidinin 123’ü Anadolu’da. Bu çeşitlerin bir kısmı endemik özellikte.
Zeytincilikte, birkaç senedir, umutlandıran önemli bir atılımın içindeyiz. Ağaç varlığımız her geçen gün artıyor. Tanıtıma, markalaşmaya, kaliteye, tağşişle mücadeleye, tadım panellerinin oluşturulmasına eskisinden daha fazla önem veriyoruz.
Türkiye, yıllar önce 500 bin dolar olan yıllık aidatı pahalı bularak çıktığı Uluslararası Zeytin Konseyi’ne (UZK) yeniden girmeye hazırlanıyor. Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı ticaretinde dünyaya yön veren Konsey’e üyeliğine hem muhalefet, hem de sektör temsilcileri tam destek veriyor.
Son yıllarda zeytinciliğe ilgi duyanların sayısı arttı. Türkiye’nin zeytin ağacı varlığı 90 milyonlardan 150 milyona ulaştı. Bu artışta Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın zeytin dikenlere verdiği desteğin büyük payı var. Desteklerle, Ege, Antakya, Adana, Mersin, Gaziantep’te zeytinciliğe büyük yatırımlar yapıldı.
Tarım Bakanı Mehdi Eker, ’Zeytin ve zeytinyağında önümüzdeki 10 yıl içerisinde,1 milyon hektar zeytin alanı, 160 milyon zeytin ağacı sayısı hedefliyoruz. Ağaç başına verim 25 kg, kişi başına zeytinyağı tüketimi 5 kg, kişi başına sofralık zeytin 6 kg, zeytin üretimi 4 milyon ton, zeytinyağı üretimi 450 bin ton, zeytinyağı yurtiçi tüketimi 250 bin ton, zeytinyağı ihracatını 200 bin ton olarak hedeflenmektedir,’ demişti.
Aynı demeçte ’ülkemizde son 10 yıllık ortalamalara göre; sofralık zeytin üretimimiz 363.000 ton, yağlık zeytin üretimimiz 878.000 ton, zeytinyağı üretimimiz ise 120 bin tondur. Yıllara göre değişmekle birlikte dünyadaki yerimize bakarsak, sofralık zeytin üretiminde ikinci, zeytinyağı üretiminde ise beşinciyiz. Ülkemiz tüketimi yıllara göre değişmekle birlikte, sofralık zeytin tüketimi ortalama 135.000 ton, zeytinyağı tüketimi ise 60.000 tondur. Sofralık zeytin ihracatımız 35-70 bin ton arasında değişmekte olup, ihracatı gerçekleştirdiğimiz ülkeler AB ve Ortadoğu ülkeleridir. Zeytinyağı ihracatımız ise ortalama 60 bin ton olup, ihracatımızın yarısından fazlasını (% 60-65) AB`ye gerçekleştirmekteyiz,’ demişti.

Dünya piyasasında zeytin-zeytinyağı

Yıllık dünya zeytin üretimi 18 milyon ton, zeytinyağı üretimi ise yaklaşık 3 milyon ton.İlk üç sırayı İspanya, İtalya ve Yunanistan alıyor. Bizim dördüncülüğümüzle, beşinciliğimiz bile tartışmalı.
İspanya, dünyadaki zeytin üretiminin yüzde 55'ini, İtalya yüzde 15'ini, Türkiye ise yüzde 10'unu gerçekleştiriyor. 400 milyona yakın ağaç varlığı ile İspanya, dünya zeytinyağı sektörünün kaderini belirliyor. Yüzde 15 üreten İtalya ise zeytin ticaretinin yüzde 75'ini gerçekleştiriyor. Sektörde İspanya, İtalya, tekel oluşturmuş durumda. Üretimde İspanyollar, pazarlamada ise İtalyanlar üstün.
Dünya zeytinyağı üretimi ortalama yıllık yaklaşık 2.150.000 ton, tüketimi 2.050.000 ton; Türkiye’nin üretimi 160 bin ton, tüketimi 70 bin ton. Türkiye’nin dünyadaki payı ancak % 7’lerde. Pazarda fazla gücümüz yok. Markamız yok. Bu durumda dünya fiyatlarını belirlememiz hayal. Pazarda sağlam bir yer edinebilmek için uzun vadeli, doğru politikalara ihtiyacımız var.
IOOC (International Olive & Olive Oil Council )’nin Eylül 2009’da yayımlanan en son raporuna göre 2008/2009 sezonunda dünya zeytinyağı üretimi 2.746.000 ton olarak gerçekleşti. Sofralık zeytin üretimi ise 2.060.000 ton oldu.
2009/10 sezonunda iklim koşullarının böyle gitmesi halinde bir önceki sezona göre daha iyi bir rekolte beklenmekte.
2008/09 sezonunda dünya zeytinyağı tüketimiyse yaklaşık 2.843.000 ton olarak gerçekleşti. Bu sezonda geçen sezona göre daha fazla bir tüketim umulmakta.
Ulaşan resmi olmayan bazı son bilgilere göre önümüzdeki sezon için diğer üretici ülkelerdeki rekolte beklentileri şöyle:
İspanya 1.250.000 ton
Yunanistan 250.000 ton
İtalya 250.000 ton
Tunus 150.000 ton
Suriye 140.000 ton
Fas 60.000 ton
Portekiz 70.000 ton.

Sorun ürettiğimizi tüketememek…

Zeytinin yükselen bir değer olduğu; zeytinyağının besleyici değerinin, sağlık açısından ne kadar önemli olduğunun bütün tıp otoriteleri tarafından ifade edilmesi; ülke olarak zeytine artık gereken önemi verdiğimiz; fidan desteklerinin de katkısıyla çok yakın zamanda belki de İspanya’yı yakalayacak ağaç varlığına ulaşabileceğimiz falan, bunların hepsi tamam da eksik olan bir şey var. O da ürettiğimizi tüketememek.
Bırakalım açık ara önümüzde olan İspanya’yı, İtalya’yı, Yunanistan’ı; önümüzde arkamızda olan, iktisaden bizden güçsüz olan Tunus, Suriye gibi rakibimiz olan ülkeler kadar bile kişi başına zeytinyağı iç tüketimimiz yok. Kişi başına zeytinyağı tüketimi, komşumuz Yunanistan’da 20 kg., İtalya’da 15 kg., İspanya’da 10 kg., Suriye’de 7-8 kg iken bizde ancak 1 kg.
Zeytinyağını üreten bir ülke olmamıza rağmen halkımız yeterince tüketmiyor ve tüketen de zeytinyağının doğru kullanımını yeterince bilmiyor.
Zeytinyağı tüketimi iki misli artarsa, yani en azından 2 kg. olursa; hem bizim üreticimiz ayağını toprağa daha sağlam basacaktır, hem de daha sağlıklı bir toplum olma konusunda bir nebze de olsa ileri adım atmış olacağız. Türkiye’de zeytinyağı tüketimi iki misli olsa, yani yaklaşık 120-140 bin ton olsa nerdeyse bütün zeytinyağı üretimimiz iç piyasada tüketilecektir. Dünyadaki önemli üretici ülkelerin zeytinyağı tüketimleri ortalaması 12 kg. kadar tüketimimiz olsa yağımız zaten kendimize yetmeyecek.
Türkiye'de yıllık 750 bin ton likit, 450 bin ton margarin, 150 bin ton diğer kullanım olmak üzere toplam 1 milyon 350 bin ton bitkisel yağ tüketiliyor. Buna karşılık bitkisel yağ üretimimiz toplam 415 bin ton. Yani yağ eksiğimiz var… Bu hesapla 935 bin ton kadar.Evet…Türkiye'nin yıllık bitkisel yağ açığı yaklaşık 1 milyon ton ve her yıl yağlı tohum ve ürünleri için ödenen rakam 1 milyar doların üzerinde.
Yani yemeklik yağ açığımız var, dışarıdan ithal ediyoruz- hem de sağlıksız ve değersiz yağları,.. İthal edilen bitkisel yağları ucuz diye alıp tüketiyoruz. Bu, hem döviz kaybına neden oluyor, hem de yeterince sağlıklı beslenemiyoruz; diğer yandan iç tüketimden artan güzelim zeytinyağımızı çok düşük olan dünya fiyatlarından ihraç etmeye zorlanıyoruz.
Çelişkili bir durum.

İhracat yapmak zorundayız ama…

İç tüketim rakamlarımız malum… Son yıllarda ihracatımızda da önemli bir düşüş yaşanmakta. Son üç yıllık ihracat performansımız göz önüne alındığında önümüzdeki sezonda da stok devri gözükmekte...‘Var yılı’nda da ‘yok yılı’nda da zeytincilik sektörü stok devretmekte…
Sıkıntıdan kurtulmanın iki yolu var: Üretim artışına ve arza uygun olarak iç tüketimin ve ihracatın artması… Hele hele ağaç varlığımızın hızla arttığını, daha bilinçli üretimle verimliliğin arttığını; dolayısıyla arzın giderek arttığını düşünürsek acilen çözüm üretmemizin gerekli olduğu da aşikar.
Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nedim Güreli, sektör olarak 2013 yılında 1 milyar dolarlık zeytinyağı ihracat hedeflediklerini söylüyor.
Güreli, son 6-7 yıllık süreçte yoğun zeytin ağacı dikimi ile Türkiye'nin zeytin ağacı varlığını iki katına çıkardığını, belirten Güreli, "Önümüzdeki 4-5 yıllık süreçte Türkiye'nin 650 bin ton zeytinyağı üreten bir ülke konumuna gelecek ve dünya ikinciliğine oturacak," diyor.
Umudumuz Güreli’nin hedeflediği ihracat rakamlarına ulaşmak; ama bu arada aşılması zor sorunlar var.
Örneğin Türkiye dışında AB’den zeytinyağı kotası almayan ülke kalmadı. Tunus ve Suriye’den sonra Cezayir, Filistin ve Ürdün’e de kota verildi; ama nedense bize kota yok. AB’nin zeytin üreticisi irili ufaklı her ülkeye verdiği zeytinyağı kotasının 1 gramını bile Türkiye’den esirgemesi, AB ülkelerine yapılacak ihracattaki gümrük vergileri engeli bu ülkelere yapılacak ihracatın en büyük engeli… Zeytin ülkesi AB ülkelerinde devletin üreticileri bizimle kıyaslanmayacak ölçüde desteklemesi nedeniyle rekabette aleyhimize bir durumun oluşması da cabası…

Ne yapmalı?

İş sadece üretmekle bitmiyor! Ürettiğini değerine satabilmek için pazarlama stratejileri, tanıtım çok önemli. Bizden 2 kat fazla zeytinyağı üretimi olan Yunanistan bile şimdi geldiği yere büyük bir mücadele ile gelmiş. Tabii ki yağımızı ambalajlı olarak, daha iyi fiyatlarla satmalıyız. Böylece zeytinci de, ülke de kazanmalı. Bunun için de daha fazla marka yaratmalı; dış pazarda etkili olmalı; yeni pazarlara açılmalıyız. Bu da uzun ve zor bir uğraşı gerektiriyor.
Hem iç tüketimin, hem de ihracatın artırılması için tanıtım faaliyetlerine gereken önem verilmelidir. Kalitesinden zerre kadar kuşkumuz olmayan zeytinimizi-zeytinyağımızı tanıtmak, marka yaratmak, dünya vitrininde olmak, uluslararası fuarlarda boy göstermek gerekiyor.
Coğrafi İşaretleme Tescili çabaları yaygınlaşmalı. Markalı, ambalajlı, kaliteli ürün satışı özendirilmelidir.
Markalı ve katma değeri yüksek ürün ihracatı daha fazla teşvik edilmelidir.
Tağşişle mücadeleye gereken önem verilmelidir.
Türkiye’nin son üç senedir trajik bir şekilde gerileyen zeytin-zeytinyağı ihracatında toparlanıp atak yapabilmesi için hedef pazarlarını iyi belirlemesi gerekmektedir.Süregelen koşullarda, AB ülkelerine ihracat yapabilmek için, zeytin üreticisi hemen her ülkeye verilen kotalardan her ne hal ise yoksun olan; zeytin üreticisi AB ülkeleri ve kotaya sahip AB üyesi olmayan diğer ülkelerle adil olmayan bir rekabete zorlanan Türkiye’nin ancak olağan dışı iklim koşulları sonrasında, kıtlık senelerinde malının talep edilir olacağını bilmek için biraz gerçekçi olmak yeterli...O da markalı-ambalajlı değil, dökmeci olarak…Bu gidişle çok yakın bir gelecekte ihracatta ancak Tunus’un dökme zeytinyağı tedarikçisi olabilirsek kimse şaşırmasın. AB’den kota edinme mücadelesini bırakmadan, kararlı bir şekilde verirken alternatif pazarlarda yer edinmek çabası da sürdürülmelidir. ABD, Kanada, Çin, Japonya ve Rusya gibi pazarlara gereken önem verilmelidir.
Tadım panellerinin oluşturulması ve tadımcı yetiştirilmesi faaliyetlerine devam edilmelidir.
Sürekli zarar eden kooperatifçiliğin yerini evrensel kooperatifçilik ilkeleri almalıdır.
Verimliliğin arttırılması için tedbirler alınmalı, verimli üretim çabaları teşvik edilmelidir.
Girdi maliyetlerinin; mazotun, elektriğin, gübrenin, ilacın bu kadar yüksek olduğu koşullarda dünya piyasalarında rekabet edebilecek ürün elde edebilmek için devletin bu maliyetlerin asgari seviyeye düşürüleceği tedbirleri alması gerekir. Verilen primler, maliyetlere destek anlamında son derece yetersizdir. Zeytinyağına en az 1 YTL, zeytine ise 20 Y krş prim verilmelidir.
Temennimiz, iç tüketimin kampanyalarla arttırılması; ihracatın daha fazla teşvik edilerek arttırılması; daha fazla üretimle de olsa bir sonraki sezonlara stok devretmeyen güçlü bir sektörün yaratılması.
Umarız sezon başındaki umutlarımız boşa çıkmaz ve iyi bir sezon yaşarız.

Hayırlı sezonlar!...

Tuesday, January 06, 2009

Rusya Pazarında Zeytin-Zeytinyağı



Rusya Pazarında Zeytin-Zeytinyağı

M.Hakkı Yazıcı
e-posta : mhyazici@gmail.com




Rusya’da zeytin-zeytinyağı var mı?

Bir süredir Moskova'da yaşıyorum ve utanarak yazıyorum; ben de evimde ne yazık ki markette bulabildiğim İspanyol, İtalyan, Yunan zeytin ve zeytinyağlarını yiyorum.

Zeytin ve zeytinyağı ticareti ile ilgimi de bunun ülkemizde emek verenler için kazançlı bir noktaya geldiğine inandığım zamana kadar askıya aldım; ilgimi daha çok yazmak ve araştırmak düzeyinde sürdürüyorum.

Hemen dudak bükmeyin; geçen sene devam ettiğim iki aşamalı zeytinyağı tadımı eğitiminin deneyimiyle tattığım Rusya’daki marketlerden satın aldığım bu zeytinyağları hiç de fena değil; ancak yine de burada bulabildiklerim bizim Körfez zeytinyağlarının ve sofralık Gemlik zeytinimizin yerini tutamaz. Galiba memleket hasreti bende en çok bu konuda kendisini gösteriyor.

Keşke bizim güzelim ürünlerimiz de raflarda hak ettiği yeri alabilse.

Bu beni üzüyor, ancak bu duyguyu herkesin paylaştığını da sanmıyorum.

Görebildiğim kadarıyla bizim dünya pazarlarını anlayıp, iş yapabilmemiz için daha bir kaç fırın ekmek yememiz gerekecek. -Keşke onca ekmeği zeytinyağına banarak yesek ve hiç olmazsa iç tüketimi arttırsak.

Bütün Rusya için konuşamasak bile Moskova çok zengin bir şehir. Dünyanın en görgüsüz ve ölçüsüz zenginleri burada… Zeytinyağı da burada çok prestijli bir ürün ve tanınıyor. Rusya'da da bütün dünyada olduğu gibi margarin, sabun, güzellik müstahzarları gibi bazı ürünler, zeytinyağı imajı ile pazarlanıyor. Rusların çok tükettikleri mayonez üretimi yapan bir firmanın ambalajlarında bunun zeytinyağı kullanılarak imal edildiğini anlatan zeytin resimleri var.

Hemen her markette zeytin ve zeytinyağı var; bazen promosyonu bile yapılıyor.
Yılbaşı arifesinde gezinirken Kremlin’de Lenin’in Mozolesinin hemen karşısında bulunan GUM Alışveriş Merkezi’nin içindeki gurme marketi Gastronom’un orta yerinde kurulmuş muhteşem zeytinyağı standını inceledim. Gözlerim boşu boşuna aradı; ancak ne yazık ki bir tek şişe bile Türk zeytinyağı yoktu.
Kimse kusura bakıp alınıp kızmasın, benim şahsi düşüncem Moskovalıların zeytinyağını Erzurumlulardan, Konyalılardan, Kayserililerden, Trabzonlulardan daha fazla tanıdıkları ve tükettikleri… Ancak ne yazık ki Türklerin kurdukları Ramstore’larda bile Türk ürünü yok. Hem de Rusya burnumuzun dibinde olmasına ve navlun avantajımız bulunmasına rağmen.

Bu, tamamen dünya fiyatları ile piyasaya güçlü bir şekilde girememekle ilgili.

İşte böyle... Ne yazık ki biz hala iç kavgalarla uğraşıp burnumuzu dışarı çıkaramıyoruz.


Rusya perakende pazarı

Rusya pazarını küçümsemek safdillik olur. Özellikle 90’lı yıllardan sonra hızla büyüyen ve gelişen bir Rusya’dan bahsediyoruz.

Gelgitlerle dolu kriz zamanlarında kesin rakamlardan söz etmek çok doğru olmasa da yaklaşık bazı göstergelerle Rusya pazarına bakacak olursak ne kadar önemli olduğunu anlarız.

Economist Intelligence Unit tarafından hazırlanan rapora göre Rusya şu anda dünyanın en büyük on ikinci büyük perakende pazarı konumunda. Bu araştırmaya göre 2002 yılında 112 milyar ABD doları seviyesinde olan perakende pazarı sektörü hacmı 2004 yılında 190 milyar ABD dolarına yükselmiştir.

2010 yılında 450 milyar ABD dolarlık perakende pazarına sahip olması öngörülen, şu anda 270 milyar ABD dolarlık pazara sahip Rusya`da benim yaşadığım Moskova, sadece 68 milyar ABD doları ile önemli bir paya sahip.

Financial Times gazetesinin yaptırdığı araştırmaya göreyse Rusya’nın 2020 yılında Almanya’yı bile geçerek, Avrupa’nın en büyük perakende pazarına sahip olacağı, 2004 yılında 224 milyar ABD doları olan gıda, giyim ve dayanıksız tüketim mallarını kapsayan “grocery” sektöründe 2020 yılında 637 milyar ABD dolarlık bir büyüklüğe ulaşacağı açıklanmıştır.

Rusya perakende pazarı, 2000 yılından beri yılda yaklaşık % 11 oranında büyüyerek gelişmektedir.

Renaissance Capital tarafından yapılan “Future of Russia’s Consumer Sector” araştırmasına göre, Rusya’da 2010 yılında satın alma gücü paritesine göre kişi başına harcanabilir gelir düzeyinin 10.550 ABD dolarına ulaşacağı beklenmektedir.

Rusya perakende pazarında Alman Metro (Metro, Cash&Carry, Real), Fransız Auchan önemli bir mağaza ve pazar payına ulaşmıştır. 1997 yılında, Moskova’da ilk Ramstore mağazasını açarak süpermarket-hipermarket sektöründe yabancı sermayeli girişimciliğin öncülüğünü yapan Türk Ramenka ise bu mağazaların önemli bir kısmını Fransız Auchan’a satarak sektörün liderliğini ne yazık ki yitirmiştir.

Rusya zeytin-zeytinyağında da önemli bir pazar

Türkiye’nin son iki senedir trajik bir şekilde gerileyen zeytin-zeytinyağı ihracatında toparlanıp atak yapabilmesi için hedef pazarlarını iyi belirlemesi gerekmektedir.

Süregelen koşullarda, AB ülkelerine ihracat yapabilmek için, zeytin üreticisi hemen her ülkeye verilen kotalardan her ne hal ise yoksun olan; zeytin üreticisi AB ülkeleri ve kotaya sahip AB üyesi olmayan diğer ülkelerle adil olmayan bir rekabete zorlanan Türkiye’nin ancak olağan dışı iklim koşulları sonrasında, kıtlık senelerinde malının talep edilir olacağını bilmek için biraz gerçekçi olmak yeterli...O da markalı-ambalajlı değil, dökmeci olarak…Bu gidişle çok yakın bir gelecekte ihracatta ancak Tunus’un dökme zeytinyağı tedarikçisi olabilirsek kimse şaşırmasın.

AB’den kota edinme mücadelesini bırakmadan, kararlı bir şekilde verirken alternatif pazarlarda yer edinmek çabası da sürdürülmelidir. AB ile vakit kaybetmek yerine ABD, Kanada, Çin, Japonya ve Rusya gibi pazarlara gereken önem verilmelidir.

145 milyon nüfusu bulunan, kişi başına düşen milli geliri ortalama 5 bin 260 dolar olan Rusya`da kişi başına düşen zeytinyağı tüketiminin de eğitim ve refah seviyesinin yükselmesine paralel olarak her geçen gün artması bekleniyor.

Zeytinyağı tüketiminde yüzde 78 ile İspanyol yağları birinci sırada yer alıyor. Pazarda İtalya, Yunanistan, Tunus ve Suriye zeytinyağları da hatırı sayılır oranda bulunuyor.

2005 yılında Rusya`nın yıllık ithalatı 6 bin ton iken Türkiye`nin Rusya`ya yaptığı zeytinyağı ihracatı 220 tondu. Bunun 150 tonu Tariş tarafından yapılan ihracat idi.

Rusya, Uluslararası Zeytin-Zeytinyağı Konseyi (IOOC) verilerine göre son yıllardaki zeytinyağı ithalatı 14 bin ton, sofralık zeytin ithalatı ise 90 bin ton civarında olmasına ve bu miktar 145 milyonluk bir ülke için henüz çok az olmasına rağmen önemsenmesi ve stratejik bir pazar hedefi olarak değerlendirilmesi gereken bir ülke.

Bazı fiyat bilgileri

Fikir edinmek isteyenler için Ocak 2009 başında Moskova’da çeşitli marketlerde not aldığım sızma zeytinyağı fiyat bilgilerini paylaşmak istiyorum:

Maestro de Oliva ( İspanya ), 1 Lt. tenekede, 312,09 Ruble,
Carbonel ( İspanya ) , 1 Lt. tenekede, 305,78 Ruble,
Terra Delyssa (Tunus ) , 1 Lt. cam şişede, 269,10 Ruble,
İliada (Yunanistan ) , 1 Lt. cam şişede, 476,90 Ruble,
Filippo Berio ( İtalya) , 1 Lt. cam şişede, 349,90 Ruble,
Monini ( İtalya) , 1 Lt. cam şişede, 387,90 Ruble,
La Espanola ( İspanya ) , 1 Lt. cam şişede, 424,90 Ruble,
La Espanola ( İspanya ) , 0,75 Lt. cam şişede, 293,79 Ruble,
Terra Delyssa ( Tunus ) , 0,75 Lt. cam şişede, 222,90 Ruble,
İliada ( Yunanistan ) , 0,75 Lt. cam şişede, 237,90 Ruble,
Borges ( İspanya ) , 0,75 Lt. cam şişede, 314,90 Ruble,
La Espanola ( İspanya ) , 0,5 Lt. cam şişede, 204,79 Ruble,
Borges ( İspanya ) , 0,5 Lt. cam şişede, 227,79 Ruble,
Bertolli ( İtalya ) , 0,5 Lt. cam şişede, 234,90 Ruble,
Carapelli ( İtalya ) , 0,5 Lt. cam şişede, 331,50 Ruble,
Gae ( Yunanistan ) , 0,5 Lt. cam şişede, 269,50 Ruble.

Fiyatları Türk Lirası cinsinden anlamak isteyenler Ruble cinsinden fiyatları 20’ye bölerlerse yaklaşık bir fikir sahibi olabilirler.
Fiyatlar, arasında görülebilecek değişkenlikleri pazarlama politikalarına bağlamak doğru olur sanırım.

Türkiye’nin Rusya pazarındaki zeytin-zeytinyağı pazarlama serüveni

Zaman zaman basında, örneğin Verde’nin Rusya’da ve Ukrayna’da temsilcilik açacağına, Ravika’nın ciddi kontratlar yaptığına dair haberler okuyup ümitleniyoruz.

Ocak 2007’de Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, basına yaptığı bir açıklamada zeytinyağı pazarında yüzde 78 pay ile Rusya`da liderliği elinde bulunduran İspanya`nın tahtını sallamayı hedeflediklerini, önümüzdeki 10 yılda Rusya pazarının yarısını ele geçirmeyi planladıklarını açıklamıştı.

Bugün, üzerinden iki yıl geçtikten sonra, Moskova’da yaşayan, ihtiyaçları için her gün marketlerden alışveriş yapan biri olarak üzülerek yazıyorum ki Tunus dahil, İspanya, İtalya, Yunanistan gibi zeytin-zeytinyağı üreticisi ülkelerin ürünleri raflarda boy gösterirken Türkiye, önemli bir zeytin-zeytinyağı üreticisi ülke olmasına rağmen pazarda yok denilebilecek bir seviyede yer alıyor.

Tariş’in ürününe sadece Enka’nın henüz Auchan’a devretmediği Ramstore’lardan birinde, Novokuznetskaya’daki TOPTİM- Arkadia Alışveriş Merkezi’ndeki ( Hoş, TİM ve Odalar Birliği’nin ortaklaşa yaptırdığı bu ticaret ve alışveriş merkezi de Ruslara satıldı ya! ) mağazada, ancak boyu uzun olanların fark edebileceği raflardan birinde rastladım. O da yalnızca tek bir tozlu şişe...Onun da ne zamandır orada olduğu ve peroksit değerinden ne kadar yitirmiş olduğu ayrı mesele…

Tariş’in çabalarını hiçe saymak da büyük haksızlık olur. İngiltere`nin Harris mağazasında ürünleri satılan, İzmir ve İstanbul`dan sonra, yurtdışında ABD`nin Chicago kentinde ardından Kanada`nın Montreal şehrinde, Almanya’da `Ta-Ze` adı verilen butik mağazalar açan, dünyada 38 ülkeye ihracat yapan Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, Moskova’nın en büyük iki alışveriş mağazasında `kiosk` adı verilen iki stand açmıştı.

Cahit Çetin, Rusya’da alım gücü ve eğitim seviyesinin yükselmesiyle büyüyen bu pazarda ilk yerleşen markaların büyük şans yakalanacağını düşündüklerini; Rusya`ya 34 çeşit mal ihraç ettiklerini ve en fazla sızma, erkence ve Milas ürünlerinin tercih edildiğini; 2007 yılında yüzde 5`ini hedeflediklerini, önümüzdeki 10 yıldaysa yüzde 50’yi hedeflediklerini söylemişti.

Bugün geriye bakıldığında eski günlerin aranır halde olduğu malum. Vardır bir sebebi…

Bunun sebepleri üzerine iki üç senedir dır “dir” kavgası yapılıyor. Kavga gürültü hoş olmayan bir şey bile olsa da, her kavganın sonunda bir çözüm olur. Uzun süren bu kavga artık bitse de çözüme ulaşsak; biz de dünya pazarlarında hak ettiğimiz yeri alsak.

Umudum sanıldığından çok daha zengin ve kaliteli ürünlerin talebinin olduğu Rusya'da bizim ürünlerimizin de pazarda en az diğerleri kadar yer bulması.

Rusların çok sevdiğim bir atasözü var:

“Umut, en son ölür.”