Mustafa
Alhat, şöyle diyor:
“Zeytinyağında
iki farklı yol var. "İtalyan modeli" yani geleneksel çiftçilik ve yağa
işleme prosesinin prome edildiği ve bunun karşılığını ödeyebilecek zengin
kesimi hedefleyen yani lüks tüketim objesi zeytinyağı diğer yol ise
"İspanyol modeli" dediğimiz sık dikilmiş zeytinlikler yoğun tarım ve
teknoloji uygulandığı için birim maliyeti daha ucuz olan ve orta direğin de
zeytinyağı kullanabilmesini hedeflemiş zeytinyağcılık.
Bizim
ülke yetiştiricilik ve değirmencilik olarak İtalya'ya benziyor, ama iş satışa
gelince İspanya ile yarışmak durumunda kalıyor. Yani pahalıya mal edip, ucuza
satmak da adı konmamış bir "Türk modeli " olmuş.
Toplantılarda
veya yazışma ortamlarında hep şu söylenir;
"Türkiye ne İtalyadır ne de İspanya... Türkiye kendi modelini yaratmalıdır."
"Türkiye ne İtalyadır ne de İspanya... Türkiye kendi modelini yaratmalıdır."
Çok
güzel bir söylem.
Bu
söylemin içini nasıl doldurabiliriz? Türk çiftçisi Türk sanayicisi nasıl bir
yol haritası çizmelidir?”
İşte
bu soruların cevabı bulunduğu zaman yol alabileceğiz.