Friday, February 15, 2008

Dayak yemekten korktuğum için yüksek sesle dillendirmeye çekindiğim AYKIRI SORULAR


Dayak yemekten korktuğum için yüksek sesle dillendirmeye çekindiğim
AYKIRI SORULAR

M.Hakkı Yazıcı


Sıcak bir yaz günüydü. Zeytinciler kahvesinin henüz yükünü almadığı erken saatlerde oturuyorduk.

Yeğenim, sağına soluna yabancı birileri var mı diye bakınıp, tereddüt içinde, sorsam mı sormasam mı ses tonuyla, “Dayı, seninle bir iki konuyu konuşmak istiyorum,” dedi.

Merakla yüzüne baktım. Kötü bir şey oldu da benimle paylaşmak istiyor herhalde diye düşündüm…Yoksa borç para mı isteyecek ?- Eyvahhh!...

Endişelendim, ama gene de, “Konuşalım,” dedim.

“Nasıl gidiyor işler?”

“Hangi işler?”

Öyle ya, malum memleket meseleleri yaz sıcağını aratır derecede hararetlenmişti. Sonra aile sorunları ve daha bir çok özel konu vardı…Hepsi olabilirdi.

“ Yahu dayıcım, bizim işleri,.. zeytin işlerini soruyorum.“

“İyi…Senin de bildiğin gibi.“

“Bana sanki bir şeyler ters gidiyormuş gibi geliyor.“

“Ne gibi?“

“Zeytinin yükselen bir değer olduğu; zeytinyağının besleyici değerinin, sağlık açısından ne kadar önemli olduğunun bütün tıp otoriteleri tarafından ifade edilmesi; ülke olarak zeytine artık gereken önemi verdiğimiz; fidan desteklerinin de katkısıyla çok yakın zamanda belki de İspanya’yı yakalayacak ağaç varlığına ulaşabileceğimiz falan bunların hepsi tamam da bir şeyler eksikmiş gibi geliyor.“

“Ne mesela?“

“ Mesela, bu yıl ihracatımızda önemli bir düşüş var.“

“Maalesef…Türkiye, zeytin ihracatında rekorlara koşarken, zeytinyağı ihracatındaysa eski günlerimizi mumla arıyoruz. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği'nin rakamlarına göre, 1 Kasım 2006- 30 Nisan 2007 dönemin zeytinyağı ihracatı bir önceki sezona göre yüzde 34 gerileme gösterirken, aynı dönemde zeytin ihracatı ise yüzde 8'lik artış göstermiş.“

“Geçen seneki fiyatlar bizi yanılttı, aynı fiyatlarla satış yapabiliriz zannettik, ama olmadı.“

“Zeytinyağında dünya fiyatları geçen seneye göre çok düştü. Geçen sezon tonu 4 bin Euro’nun üzerinde olan fiyatlar, bu yıl 2 bin 600 Euro’ya kadar indi; bizim ihracatçımız fiyat tutturmakta zorlanıyor.

“Evet,..Tunus, Suriye, çok düşük fiyatlarla girdiler bu sene piyasaya.“

“Sızma zeytinyağı fiyatları, en büyük üretici ülkelerde de bir önceki yıla göre düşük oldu; İtalya’da % 19, İspanya’da % 17, Yunanistan’da % 18 daha düşük gerçekleşti. Avrupa Birliği'nin kilogramda 3.5 euroya kadar yükselen desteklerinden dolayı İspanyollar, İtalyanlar, düşük fiyattan ürün ihraç edebiliyorlar.“

“Dünyada zeytinyağı piyasasında İspanyollların ve İtalyanların hakimiyeti var.“

“Evet. İspanya, dünyadaki zeytin üretiminin yüzde 55'ini, İtalya yüzde 15'ini, Türkiye ise yüzde 10'unu gerçekleştiriyor. 400 milyona yakın ağaç varlığı ile İspanya, dünya zeytinyağı sektörünün kaderini belirliyor. Yüzde 15 üreten İtalya ise zeytin ticaretinin yüzde 75'ini gerçekleştiriyor. Sektörde İspanya, İtalya, tekel oluşturmuş durumda. Üretimde İspanyollar, pazarlamada İtalyanlar üstün. Son yıllarda bazı İspanyol firmalarının İtalyan firmalarını satın almaları piyasada daha fazla üstünlük sağlamalarına katkıda bulundu.“

“Yani piyasa oldukça hareketli ve zor.“

“Öyle. Dünya zeytinyağı üretimi yaklaşık 2.150 milyon ton, tüketimi 2.050 milyon ton; Türkiye’nin üretimi 160 bin ton, tüketimi 70 bin ton. Türkiye’nin dünyadaki payı ancak % 7’lerde. Pazarda fazla gücümüz yok. Markamız yok. Bu durumda dünya fiyatlarını belirlememiz hayal. Pazarda sağlam bir yer edinebilmek için uzun vadeli, doğru politikalara ihtiyacımız var.“

“Geçen sene fındığa benzetmişlerdi sektörümüzün durumunu; fındıkta olanlar olacak demişlerdi.“

“Ancak fındık farklı… Fındıkta Türkiye dünyanın en büyük üreticisi olduğu halde fiyatlar Hamburg piyasasında belirleniyor.“

“Yani işimiz fındıkta olduğundan daha zor diyorsun.“

“Elbette…Ben, hamasiyeti ve ucuz lafları pek sevmiyorum. Geçen sene yapılan tartışmaları bir hatırla. ’Dökme mi satalım, yoksa ambalajlı mı satalım’ diye şeyler tartışılmıştı.“

“Koca koca prof.lar, köşe yazarları falan ’dökmecilerle, kutucuların mücadelesi’ gibi şeyler yazmışlardı.“

“Maalesef… Neyse bunlar eskide kaldı. Şimdi birlik olup akıllı politikalar üretip, uygulamak zamanı. Ben hiç kimsenin malını yok pahasına satacağını, daha fazla para kazanmak istemeyeceğini düşünmüyorum. Tabii ki yağımızı ambalajlı olarak, daha iyi fiyatlarla satmalıyız. Böylece zeytinci de, ülke de kazanmalı. Bunun için de daha fazla marka yaratmalı; dış pazarda etkili olmalı; yeni pazarlara açılmalıyız. Bu da uzun ve zor bir uğraşı gerektiriyor.“

“Devletin zeytinciyi doğru politikalarla desteklemesi lazım.“

“İş sadece üretmekle de bitmiyor. Ürettiğini değerine satabilmek için pazarlama stratejileri, tanıtım çok önemli. Bizden 2 kat fazla zeytinyağı üretimi olan Yunanistan bile şimdi geldiği yere büyük bir mücadele ile gelmiş.“

“Önümüzdeki sezon da aynı sorunu yaşayabiliriz. Dediğin gibi, akıllı politikalara ihtiyacımız var.“

“Doğru…İspanya Tarım Bakanlığı tarafından yapılan en son duyuruya göre, İspanya Nisan 2007 sonu itibariyle 1.105.400 ton zeytinyağı üretti. Üretim, bir önceki yıla göre % 34 ve önceki dört sezonun ortalamasına göre ise % 8 arttı.“

“Ufff!... Bizim toplam üretimimiz nerdeyse, sadece İspanya’nın var yılı ile yok yılı arasındaki fark kadar.“

“Öyle…Önce önümüzdeki, Tunus’u, sonra Yunanistan’ı, İtalya’yı yakalayıp, geçmeli; daha sonra da İspanya’yı yakalamalıyız.“

“Geçenlerde Tarım Bakanı Mehdi Eker, ’Zeytin ve zeytinyağında önümüzdeki 10 yıl içerisinde,1 milyon hektar zeytin alanı, 160 milyon zeytin ağacı sayısı hedefliyoruz. Ağaç başına verim 25 kg, kişi başına zeytinyağı tüketimi 5 kg, kişi başına sofralık zeytin 6 kg, zeytin üretimi 4 milyon ton, zeytinyağı üretimi 450 bin ton, zeytinyağı yurtiçi tüketimi 250 bin ton, zeytinyağı ihracatını 200 bin ton olarak hedeflenmektedir,’ demişti.“

“Ağzından bal damlamış. Aynı demeçte ’ülkemizde son 10 yıllık ortalamalara göre; sofralık zeytin üretimimiz 363.000 ton, yağlık zeytin üretimimiz 878.000 ton, zeytinyağı üretimimiz ise 120 bin tondur. Yıllara göre değişmekle birlikte dünyadaki yerimize bakarsak, sofralık zeytin üretiminde ikinci, zeytinyağı üretiminde ise beşinciyiz. Ülkemiz tüketimi yıllara göre değişmekle birlikte, sofralık zeytin tüketimi ortalama 135.000 ton, zeytinyağı tüketimi ise 60.000 tondur. Sofralık zeytin ihracatımız 35-70 bin ton arasında değişmekte olup, ihracatı gerçekleştirdiğimiz ülkeler AB ve Ortadoğu ülkeleridir. Zeytinyağı ihracatımız ise ortalama 60 bin ton olup, ihracatımızın yarısından fazlasını (% 60-65) AB`ye gerçekleştirmekteyiz,’ demişti“

“Maşallah ezberden konuşuyorsun.“

“Eeee işimiz bu,.. ekmek parası kolay değil. “

“İyi de bu hedeflere ulaşılabilir mi?“

“Neden olmasın…Zeytinin anavatanı olan Türkiye’de, 5 bölgede, 35 ilde, işlenen tarım alanlarının yaklaşık 658 bin hektarlık kısmı, yaklaşık yüzde 2,5-3’ü zeytinlik, …Ağaç varlığımız TÜİK-UZK rakamlarına göre 95 milyon meyve veren, 12 milyon meyve vermeyen yaşta olmak üzere toplam 107 milyon, Devlet İstatistik Enstitüsü’nün rakamlarına göre, yaklaşık 140 milyon zeytin ağacı bulunuyor. Üretilen zeytinin yüzde 80’i yağlık, yüzde 20’si sofralık olarak değerlendiriliyor. Dünyadaki 485 zeytin çeşidinin 123’ü Anadolu’da. Bu çeşitlerin bir kısmı endemik özellikte.“

“En basitinden sorayım. Şu andaki en önemli sorunumuz daha fazla ağacımızın olmaması mı?“

“Değil elbette, ancak daha fazla ağacımız olursa daha fazla üretimimiz olur, zeytincilikte daha fazla söz sahibi bir ülke oluruz. Zeytin dikim alanlarında 400 milyon ağaca, zeytinyağı üretiminde 1 milyon tona ulaşılabilir.“

“Yani İspanya’nın şu anki durumuna…“

“En azından…Bir kere iç tüketim olayını da unutmamak gerekir. Bırakalım açık ara önümüzde olan İspanya’yı, İtalya’yı, Yunanistan’ı; önümüzde arkamızda olan, iktisaden bizden güçsüz olan Tunus, Suriye gibi rakibimiz olan ülkeler kadar bile kişi başına zeytinyağı iç tüketimimiz yok. Düşünsene kişi başına zeytinyağı tüketimi, komşumuz Yunanistan’da 20 kg., İtalya’da 15 kg., İspanya’da 10 kg., Suriye’de 7-8 kg iken bizde ancak 1 kg.“

“Neden?“

“Yoksulluk ve bilgisizlikten,.. alışkanlıklardan… Zeytinyağını üreten bir ülke olmamıza rağmen halkımız yeterince tüketmiyor ve tüketen de zeytinyağının doğru kullanımını yeterince bilmiyor. “

“ Sorun en az üretim kadar, tüketimden de kaynaklanıyor yani.“

“Bir kere, zeytinyağının fiyatı, doğal olarak diğer bitkisel yağlardan daha yüksek. Yani herkes alamıyor. Ikincisi ülkemizin Batı bölgelerinin dışındaki halkımızın zeytinyağı kullanma alışkanlığı; en önemlisi halkın sağlıklı beslenme konusunda yeterli bilinçlenmesi yok.“

“Bir yerde okumuştum. Doğru mudur, değil midir bilmiyorum,..Türkiye’de hiç zeytin yememiş 30 Milyon insan yaşıyormuş.“

“Bilemem.“

“Bu yüzden Zeytin Dostu Derneği’nin Zeytin TIR’ı gibi tanıtım kampanyalarını candan destekliyorum.“

“Ben de…Zeytinyağı tüketimi iki misli artarsa, yani en azından 2 kg. olursa; hem bizim üreticimiz ayağını toprağa daha sağlam basar, hem de daha sağlıklı bir toplum olma konusunda bir nebze de olsa ileri adım atmış oluruz. Düşünsene, Türkiye’de zeytinyağı tüketimi iki misli olsa, yani yaklaşık 120-140 bin ton olsa nerdeyse bütün zeytinyağı üretimimiz iç piyasada tüketilir.“

“ He, valla…“

“ Ya bi de, dünyadaki önemli üretici ülkelerin zeytinyağı tüketimleri ortalaması 12 kg. kadar tüketimimiz olsa yağımız kendimize yetmeyecek.“

“Doğru,..ama bugünkü üretim rakamlarına göre tabi.”

“Bir de olaya ekonominin genelinden bakarsak…”

“Makro ekonomik dengeler mi?”

“Yahu boşver şimdi kitaptan konuşmayı!”

“Tamam, kızma.”

“Bildiğin gibi, Türkiye'de yıllık 750 bin ton likit, 450 bin ton margarin, 150 bin ton diğer kullanım olmak üzere toplam 1 milyon 350 bin ton bitkisel yağ tüketiliyor. Buna karşılık bitkisel yağ üretimimiz toplam 415 bin ton.”

“Yani yağ eksiğimiz var… Bu hesapla 935 bin ton kadar.”

“Evet…Türkiye'nin yıllık bitkisel yağ açığı yaklaşık 1 milyon ton ve her yıl yağlı tohum ve ürünleri için ödenen rakam 1 milyar doların üzerinde.”

“Yazık be! Yani bitkisel yağ üretiminde bile kendi kendimize yeterli değiliz.”

“Olayın döviz kaybı cephesi var.”

“Sağlıksız beslenme olayı var.”

“Var oğlu var.”

“Bunun bir artısının eksisinin olduğu muhakkak.”

“Evet de eksisi…Şimdi kafamızı toparlayıp tabloya bakarsak; yemeklik yağ açığımız var, dışarıdan ithal ediyoruz- hem de sağlıksız ve değersiz yağları,.. ithal edilen bitkisel yağları ucuz diye alıp tüketiyoruz, ama bu hem döviz kaybına neden oluyor, hem de yeterince sağlıklı beslenemiyoruz; diğer yandan iç tüketimden artan güzelim zeytinyağımızı çok düşük olan dünya fiyatlarından ihraç etmeye zorlanıyoruz.”

“Maalesef !”

“Bitkisel yağ alanında bizim önemli avantajımız: Zeytinyağı…Dünyada zeytinyağına talep hızla artarken, üretim aynı düzeyde artmıyor. Ancak biz bu avantajı da değerlendiremiyoruz, bugün beşincilikten altıncılığa gidiyoruz. Suriye bile bizi bu alanda geçmek üzere…”

“Ama ağaç sayımız hızla artıyor. Sertifikalı zeytin fidanı için dekara 250 YTL destek verildikten sonra, 5 yılda sertifikalı zeytin fidanı dikimi 35 kat artarak 735 binden 26 milyon adede yükselmiş.”

“Tamam, zeytin dikimine dönüm başına 250 YTL teşvik verilmesine itirazım yok, ama Türkiye’nin zeytinyağı ihracatında söz sahibi olabilmesi için zeytinyağının daha çok desteklenmesi lazım. Bir kere devlet teşvikleri yetersiz. 2006-2007 ürünü zeytinyağına verilen 11 YKR'lik destekleme primi çok yetersiz. Rakibimiz olan zeytinyağı üreticisi İspanya, İtalya ve Yunanistan'da bu rakamın 1.3 euro olduğu göz önünde bulundurulursa Türk çiftçisinin ne kadar zor şartlarda üretim yaptığı görülür. Diğer bitkisel yağların ithalatından kaynaklanan döviz kaybının, halkın sağlıksız beslenmesinin nasıl yapılacaksa bir hesabının yapılması ve bunun yerine zeytinyağının tüketilmesi için üreticilere devletin destek vermesi lazım. ”

“Haklısın, yani teşviğin kaynağı belli.”

“Türkiye, üretim teknikleri, üretim alanı büyüklüğü, toplamadaki mekanizasyon ve güçlü kooperatiflerle İspanya'yı örnek almalı. Zeytincilik stratejik bir sektör olarak belirlenip, devlet politikası geliştirilmeli ”

“Evet.”

“Ha, bir de kota meselesi var. Türkiye dışında AB’den zeytinyağı kotası almayan ülke kalmadı. Tunus ve Suriye’den sonra Cezayir, Filistin ve Ürdün’e de kota verildi; ama nedense bize kota yok. Bu konuda ısrarcı olmalıyız.”

Bu arada kahveci Osman, çayları tazelemek için gelmişti :

“New York’da restoranlarda trans yağların kullanılması yasaklanmış,“ dedi.

Elinde çay tepsisi ile başımızda bitmişti; konuya balıklama dalmasına kızmıştım.

“Dağıtma konuyu, Osman,.. dağıtma!”

“Yok be abi, konu falan dağıttığım yok, haddime mi, ben naçizane çay dağıtıyorum, tazeliyeyim mi çaylarınızı?”

“…”

“Ya abi, trans yağların kullanılması bizde de yasaklansa fena mı olur ?”

Yeğenim :

” Ve hatta herkesten önce biz yapmalıyız. Bir zeytinyağı ülkesinde zeytinyağlı yemeklerin bile başka yağlarla yapılması doğru mu ? ”dedi.

“Bir defa da AB kriterleri dayatmasından falan daha önce doğru olanı biz yapalım d’imi ? “

”Hadi çok konuştuk, karnımız acıktı. Niyazi’nin lokantasına gidip zeytinyağlı yemeklerinden yiyelim. Hem bu sıcaklarda başkası ağır gelir…Yemekleri ben ısmarlıyorum, misafirimsin. ”

”Yaşa be dayı!.. ”

” Ha bak, zeytinyağlıdan başka yemek yersen parasını kendin ödersin ona göre ! ”

No comments: