Tuesday, February 12, 2008

Sezon ortasında zeytinyağı piyasasında tartışmalar, tespitler…


Sezon ortasında zeytinyağı piyasasında tartışmalar, tespitler…

M. Hakkı Yazıcı
mhyazici@gmail.com


Bu sezona yine geçen sene olduğu gibi tartışmalarla, kavga gürültüyle girdik. Sezona böyle girmek nerdeyse bir gelenek haline geldi.

Yaşadıklarımız çok bilinen Karadeniz fıkrasındaki gibi değildir inşallah. Hani Karadenizli balıkçılar denize açılmışlar, ağlarını salmışlar, ağlara balık takılmasını beklerken birisi bir laf atmış ortaya:
“Ula uşaklar ister misunuz bizim ağlara bir sandık takılmış olsun; çeksek, baksak ki meğer bir hazine sandığıymış.”
Hayali bile güzel… Balıkçıların hepsini bir heyecan sarmış. Ancak tatlı tatlı başlayan muhabbet paylaşım konusuna gelince anlaşmazlık çıkmış. Bu sefer başlamışlar kavga etmeye; kafalar, gözler patlamış; önce karakolluk, sonra mahkemelik olmuşlar.
Hakim Temel’e sormuş:
“Evladım daha hazineyi bulmadan ne bu iş?”
Temel cevap vermiş:
“Mesela deduk da, hakim bey.”

Bu tartışmalar, eğer sorunların tespiti ve çözümü için bir vesile olacaksa faydalıdır da diyebiliriz. Bizi üzmez… Ancak birbirimizi kırmaktan, çelmelemekten öte bir şey olmayacaksa yazık oluyor deriz.

Halbuki sektörümüz geçmiş yıllarda olduğundan çok daha fazla coşkuya sahip; ağaç varlığımız dikilen yeni fidanlarla her geçen yıl artıyor, İspanya’nın ardından ikinci büyük ülke olabilmenin umudunu taşıyoruz; sulamada, ilaçlamada, ağaç bakımında, hasatta giderek daha da bilinçleniyoruz; önemli, olumlu adımlar atıyoruz.

Malum 2004 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından düzenlenen Zeytin Danışma Kurulu’nda 10 yıl içindeki hedefimiz 160 milyon ağaç olarak belirlenmişti. Ancak yalnızca son üç yıl içinde sertifika alan fidan sayısının 40 milyon civarında olduğunu düşünürsek saptanan hedefe 3 yıl içinde ulaşacağımız umulabilir. Ve hatta sevgili Murat Küçükçakır’ın işaret ettiği gibi, bu tempoyla devam edersek 2015 yılında 250 milyon ağacı olan bir Türkiye’de yaşıyor olabiliriz. Dünyadaki en fazla ağaç ağaç varlığına sahip İspanya'nın arkasından dünya ikincisi bir Türkiye'yi düşünmek hayal değil…Tabii ki bütün zeytinler yağa gitmeyecek, ancak ağaç başına ortalama 25 kg ham zeytin ve 5 kg zeytinyağını, toplamda da yaklaşık 1 milyon ton zeytinyağını düşünmek bile insanı heyecanlandırıyor.

Peki ama sıkıntının kaynağı ne? Enginleri fethetme ruhuyla bütün bunları hayal eder ve yaparken bu kavga gürültü neden?

Sıkıntı, ürettiğimiz ürünü arzuladığımız fiyattan satamamaktan, artan arza karşılık gelecek talebin ortaya çıkmayışından…

Bunda fiyatların yüksekliğinin günahı kadar buna neden olan maliyetlerin yüksekliğinin de günahı var.

Sıkıntıdan kurtulmanın iki yolu var: Üretim artışına ve arza uygun olarak iç tüketimin ve ihracatın artması… Hele hele ağaç varlığımızın hızla arttığını, daha bilinçli üretimle verimliliğin arttığını; dolayısıyla arzın giderek arttığını düşünürsek acilen çözüm üretmemizin gerekli olduğu da aşikardır.

Geçen sezonda 166 bin tonluk iyi bir üretim vardı. Bu sezonda ise 70-80 bin tonluk bir üretim bekleniyor. Kişi başına 1 kg.lık iç tüketimimiz değişmediği sürece var yılında da, yok yılında da iç tüketim sonrası bir arz fazlalığımız olmakta. İşte bu miktarı ihraç etmek zorundayız.

Bu ihracatın katma değeri yüksek; markalı, ambalajlı olması en çok arzuladığımız şey. Ancak şu veya bu şekilde; kutulu, kutusuz, dökme; her ne şekilde olursa olsun ihracat yapmak zorundayız.

Nasıl bir sezona girdik?

Geçen yıl zeytinin "var yılı" idi. 166 bin tonluk zeytinyağı üretimi gerçekleşti. İç tüketimde önemli bir değişiklik olmadı. İhracatta ise geçen sezon “var yılı” olmasına rağmen önemli bir düşüş yaşandı. Hem de zeytin ihracatında artış olduğu; genel ihracat rakamlarının 100 milyar doları aştığı, rekor kırıldığı bir yılda…2005-06 sezonunda 47.570 tonluk zeytinyağı ihracatı yapılmışken 2006-07 sezonunda ancak 42.389 tonluk ihracat yapılabildi. Değer bazında ise 145 milyon ABD doları tutarında ihracat gerçekleşti. Türkiye’nin 2005-06 sezonunda ortalama ihracat fiyatı tonda 4266 ABD doları iken 2006-07 sezonunda bu rakam tonda 3430 ABD dolarına düşmesine rağmen ihracat rakamları geriledi. Hem miktar, hem de değer olarak…Miktar bazında % 11, değer bazında ise % 28’lik bir gerileme gerçekleşti. Bunda dökmecilerin cenneti Tunus ve Suriye’nin çok düşük fiyatlarla piyasaya girmesinin önemli payı oldu. Türkiye’deki bütün sektörlerdeki ihracatçıların isyan konusu olan Türk Lirasının yabancı paralar, ABD Doları ve Euro karşısında aşırı değerlenmesi de buna ilave olunca ihracattaki dramatik düşüş kaçınılmaz hale geldi.

Sonuç olarak iç tüketim ve ihracat sonrasında sezona 60-70 bin tonluk zeytinyağı stok devri ile girdik.

Bu sezonunsa kuraklık nedeniyle yüzümüzü pek güldürmeyeceği başından belliydi. Bu yıl zeytinde "yok yılı"nı yaşıyoruz.

Sezona girerken, geleneksel olarak her yıl rekolte tahmini yaparak açıklayan İzmir Ticaret Borsası öncülüğündeki heyet, 2007-08 sezonu zeytinyağı rekoltesinin yaklaşık 72 bin ton olacağını açıkladı. Bu sene tahmin heyetine katılmayan Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği ise rekolte tahminini yaklaşık 84 bin ton olarak açıkladı. Yani bu sezon, geçen sezonun neredeyse yarısı olan 70-80 bin tonluk bir üretim bekleniyor.

Geçen sezondan devreden zeytinyağı stoğu bu rakama ilave edilirse, toplam zeytinyağı arzının 130-150 bin ton arasında olacağı beklenmekte. Bu arz iç ve dış talebi fazlasıyla karşılayabilecek büyüklükte. İç tüketim rakamımız 60-70 bin tonluk miktarı bu rakamdan çıkaracak olursak geriye yaklaşık 70-80 bin ton ihraç edilebilir bir miktar kalmaktadır.

Dünyada ise IOOC (Uluslararası Zeytin/Zeytinyağı Konseyi) ‘nin ilan ettiği bazı resmi bilgilere göre 2006-07 sezonunda 2.834.500 ton olarak gerçekleşen zeytinyağı üretiminin 2007-08 sezonunda, 4.000 tonluk bir artışla 2.838.500 ton olacağı tahmin edilmektedir. Yani dünyada bir üretim artışı olacağı umut edilmekte… Son verilere göre dünya fiyatlarında bir artış da beklenmemekte…

Bu yıl ne olacak? Dünya piyasalarında fiyatlarda önemli bir değişikliğin beklenmediği bu yıl geçen seneden daha fazla ihracatın yapılabilmesi mümkün mü?

Türkiye’de zeytinyağı fiyatlarının dünya ortalamasının üzerinde olması nedeniyle ihracatta geçen yıl yaşadığımız düşüş bu sene de devam ediyor. Geçen sene Kasımda 9,5 milyon dolarlık zeytinyağı ihracatı, bu yıl Kasımda yüzde 40 azaldı ve 5,9 milyon dolara geriledi.

Dert mi istersiniz? Çok!.. AB’nin zeytin üreticisi irili ufaklı her ülkeye verdiği zeytinyağı kotasının 1 gramını bile Türkiye’den esirgemesi, AB ülkelerine yapılacak ihracattaki gümrük vergileri engeli de işin tuzu biberi… Zeytin ülkesi AB ülkelerinde devletin üreticileri bizimle kıyaslanmayacak ölçüde desteklemesi nedeniyle rekabette aleyhimize bir durumun oluşması da cabası.

Son iki yıllık ihracat performansımız göz önüne alındığında önümüzdeki sezona da stok devri gözükmekte...

Tartışmaların ana başlıkları

Yazılı ve görsel medyadan, Aydın ve Ayvalık Hasat Şenliklerindeki panellerde yapılan konuşmalardan tartışmaların neler olduğunu biliyoruz; ancak bazı ana başlıkları yeniden hatırlayalım.

Geçen sezonun ana tartışma konusu rekolte tahmini üzerineydi, bu sezonun konusu ise Dahilde İşleme Rejimi kapsamında zeytin ve zeytinyağı ithalatına izin verilip verilmemesi…

Tariş ve bazı üreticiler, bazı gazete köşe yazarları, hasat mevsiminin başında bu ithalat tartışmasının başlatılarak iç piyasada fiyatların aşağıya çekilmesinin hedef alındığını iddia ediyorlar. Başını Ege İhracatçı Birliklerinin çektiği ihracatçılar ise arzın yeterli olmasına rağmen Türkiye’deki üretici fiyatlarının yüksekliğinden yakınarak, dünya fiyatlarının üzerindeki bu fiyatlarla ihracat yapamadıklarını, pazarımızı kaybetme riski ile karşı karşıya olduğumuzu ileri sürdüler.

Bakalım bu konularda taraf olan, ya da olmayanlar, fikir beyan edenler neler söylemiş:

Güngör Uras (Milliyet Gazetesi yazarı) : “Zeytinyağında stok var, ama ithalat isteniyor. Bugünlerde Ege Bölgesi'nde zeytinciler işi gücü bırakmış, ülkeye ham zeytinyağı ithal edilsin mi, edilmesin mi konusunu tartışıyor.”

Oğuz Satıcı (Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı):“Zeytinyağı sektörünün ayakta kalmasını istiyorsak, dahilde işleme rejimi kapsamında yapılacak ithalata karşı çıkmamalıyız.”

Cahit Çetin (Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı) :"İthalat talepleri nedeniyle yabancı alıcılar da ucuz yağ var beklentisine girdi. İhracat şu anda durma noktasına geldi. DTM, DİR kapsamında ithalat talebini reddettiğini bir an önce açıklamalı. Yoksa sektör kan kaybeder…Geçen yıl AB'nin oluşan fiyatları suni biçimde aşağıya çekme operasyonuyla karşılaştık. Bu sene de iç kesimin, sanayicinin fiyatlara müdahalesi söz konusu. Sancılı bir dönem yaşıyoruz. Elbette zorluklar yaşanacaktır. Ama kimsenin kuşkusu olmasın bu zorluklar aşılacaktır. Çok sıkıntılı günlerden bu günlere geldik…EİB Başkanı üreticinin stok yaptığını söylüyor. Sonra bakıyorlar bu da tutmuyor, dahilde işleme rejimini kabul ediyorlar. Türkiye İhracatçılar Meclisi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na kuraklıktan dolayı taahhütlerini yerine getiremediğine yönelik yazı yazarak fors major istiyor. Bakın böyle yaparak bu ülkeye zarar veriyoruz…Üreticinin bilincinin artması, gerektiğinde nefsi müdafaa etmesi canını sıkıyor o beyefendilerin. Sektörde mücadele üreticinin üzerine basarak olmamalı. Üreticinin olumsuz piyasa koşullarından etkilenmesini engellemek gerekiyor. İhracatta fiyatlar pahalı deniyorsa, bunun bedelini çiftçi mi ödeyecek. Artık yeter, çiftçi bunu hak etmiyor."

Nedim Atilla (Akşam Gazetesi yazarı):“Bu yıl zeytinyağında ‘birkaç kişi’ tarafından tamamen kişisel çıkarlar için ortaya atılan ‘ithalat’ fikri üreticiyi kızdırmış durumda. Yerel medyada destek bulmaları imkânsız, İstanbul’dan gelen arkadaşları da ikna edemediler gördüğümüz kadarı ile ‘ithalat lobisi’... Aslında bu tartışma anlamsız. Ulusal Zeytin Zeytinyağı Konseyi üyeleri karşı, en önemli üretici kuruluşu olan TARİŞ karşı, Ayvalık Ticaret Odası karşı, Ayvalık Ziraat Odası karşı... Konuştuğumuz herkes diyor ki, ‘Türkiye’nin elindeki yağ hem iç piyasaya hem de ihracata yetecekken ‘kuraklık’ fırsatını kullanıp yağ ithal etmeye’ çalışıyorlar. Üretici de ayakta…Bu konuda Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin gibi düşünüyoruz: İthalat talebinin ‘’piyasada panik meydana getirmek fiyat üzerinde baskı oluşturmak amaçlı’’ olduğunu düşünüyoruz.”

Türkel Minibaş (Cumhuriyet Gazetesi yazarı):“Kuraklığa ve de "yok" yılı olmasına rağmen bu yıl hasat hiç de kötü değil. Balıkesir'den Muğla'ya kadar konuştuğum Egeli zeytin üreticilerinin hepsi aynı görüşte!..Ne var ki, zeytinyağı ihracatçıları, zeytincilerle pek hemfikir değil. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın 21.9.2007 tarih ve 10199 sayıyla Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi'ne gönderdiği yazıya bakılırsa; "Kuraklık ve yok yılı olması nedeniyle zeytinyağı rekoltesinin 60-70 bin ton arasında olacağı, bu çerçevede ihraç pazarlarımızın varlığını devam ettirebilmesi için Ege Zeytin Zeytinyağı İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu'nca Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında zeytinyağı ithalatına izin verilmesi" talep edilmekte!...”

İbrahim Yetkin (Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı) :“Türkiye’de yeterli üretim var iken ithalatı değerlendirmeyi Türk çiftçisi açısından doğru bulmuyorum. Dünyada tüm ülkeler tarım sektörünü ve sektör üreticisini destekliyor, ulusal ölçekli bir tarım politikasının savunulması dünyadaki uygulamalara ters düşmeyecektir. Türkiye’de üretimden yana olunmalıdır.”

Mustafa Tan (Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı):“Zeytin dünyaya Anadolu’dan yayılmasına rağmen Türkiye’de misafir konumuna düşmüştür. Zeytincilikte önemli sorunlarımız var. Sorunlar, üretimde, ihracatta ve tüketimde yaşanmaktadır. “Üreticimiz prime ihtiyaç var diyor. AB uyum sürecindeyiz. Orada prim sisteme bağlanmış. O halde ‘prim şu kadar olsun, bu kadar olsun’ demenin anlamı yok. Aynı sistem ülkemizde de uygulanabilir. Hedefimiz, önümüzdeki yıllarda Türkiye zeytinciliğini ayağa kaldırmaktır...”

Salih Madra (Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği Başkanı) :"Geçen yıl yok yılıydı; bu yıl kuraklık yüzünden yok yılından da eksik mahsul alıyoruz. Kuraklık gelecek yılın filizlerini de mahzun bıraktı... Geçen yıl sızma yağımızı 6.5 YTL’ den satarken bu yıl 5.2 YTL’ ye satabiliyoruz. Geçen yıl 4.5 YTL’ den sattığımız ham yağı bu sene 3.5 YTL’ ye satıyoruz. Girdilerimizin hepsi arttı ve artmaya devam ediyor. Verilen kilo başına 11 kuruşluk destekleme primi çok yetersiz ve komik. Şimdi bir de ithalat gündemde. Türkiye’ye ne amaçla olursa olsun bir kilo yağ ithal edilmesine karşı çıkarız. Geçen yıl dökme yağ ihracatına yasak uygulandı Tariş ve bazı sanayiciler üreticinin sırtından para kazandı. Bu sene ithalat ile ihracatçılar üreticinin sırtından para kazanmak istiyor. Üreticiler olarak daha fazla dayanacak gücümüz kalmadı. Pilimiz bitti.”

Refi Taviloğlu (Marmarabirlik Başkanı) : “Üründe arz fazlası oluştu. Çok fazla ürün ve arz fazlası oluşmaktadır. İleriki dönemlerde çok fazla ürün rekoltesiyle karşılaşacağımız için, sektörü ileride sıkıntılı günler beklemektedir.”

Rahmi Gencer (Ayvalık Ticaret Odası Başkanı): "Son beş yıldır uygulanan zeytin ağacı dikme seferberliği sonucunda önümüzdeki 6-7 yıl zarfında rekolte iki kat artacak. Bunu kime pazarlayacağız? Yol haritası çizmek zorundayız…4-5 yıl sonra 300 bin tonluk bir rekolte geliyor. O günlere hazırlanacak politikaları konuşmamız ve hayata geçirmemiz gerekiyor. Zeytinin tarihte anavatanıyız diye övünmek işin en kolayı, asıl bugünden yarına ne değer bıraktığınız önemli. Zeytin çiftçisi yüksek maliyete rağmen ağacını sökmüyorsa, desteği hak ediyor.”

Ergin Savcı (Kırlangıç): "Pazar payını kaybetmemek süreklilik gerektirir. Ancak ambalajlı ürünleri dışarıda bırakırsak, ihracatımız geriliyor. Önlem alınmazsa bazı ihracatçılar da batma noktasına gelebilir... Ham yağ ithali çözüm yöntemlerinden biri; ancak, asıl sektörü rahatlatacak olan üreticilere verilen kilo başı 11 kuruşluk primin arttırılması.”

Selim Kantarcı (Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi):
"Prim, her yıl müzakere edilen konu olmaktan çıkarılmalı. AB'de olduğu gibi 'devlet politikası' olmalı."

Keskin Keskinoğlu (Keskinoğlu) :“Türk zeytinyağının fiyatı zaten yüksek. Fiyatlar, dünya piyasasına göre yüzde 10-12 yüksek. Dolayısıyla zam gelmesini beklemiyoruz. Daha da artması mümkün değil. Zeytinyağının raf ömrü iki yıl. Ve sektörde ciddi stok var. Tam bilinemiyor fakat 50 bin ton civarı stok olduğu tahmin ediliyor. Zaten Türk yağı pahalı. Kâr marjları yüzde 15'lerden aşağıya inmek zorunda. Türkiye'nin zeytinyağı ihracatı 35 bin ton. Aslında bu, 70 bin ton olmalı. Avrupa'daki üreticilerin satış fiyatı litrede 3.9 YTL bizde ise 5.1 YTL Türkiye ile aynı mal hiçbir kalite eksiği yok. Bu fiyatlarla Türk zeytinyağı ABD'de girdiği market raflarından çıkıyor. Bu Wal-Mart'ta yaşanıyor mesela. İtalyan yağının litresinin 4 dolara satıldığı marketlerde Türk zeytinyağını 4.5-6 dolardan nasıl satarsınız?"

Ümit Boyner (TÜSİAD Tanıtım Kurulu Başkanı) : “Türklere Türk zeytinyağını sevdiremeyen sektör, dünyada nasıl varlık gösterecek?”

Mustafa Sever ( Dış Ticaret Müsteşarlığı Tarım Dairesi Başkanı, Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Grubu Başkanı) :“Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı ihracatında 1 milyar dolara ulaşması için, üretici, sanayici, ihracatçı, devlet; yani sektörle ilgili herkesin kavga yerine işbirliği içinde olması gerekir.”

Üreticilerle ihracatçıların kavgası kısa vadede sektörde arzulanan işbirliğinin oluşmasını engelleyecek mi, yoksa yeni bir açılım mı sağlayacak? Bunu zaman gösterecek.

Dostlar alışverişte mi görsün?

Yukarıda ayrıntılı rakamlarla belirttiğimiz gibi ülkemizde “var yılı”nda da, “yok yılı”nda da tüketim, üretimin gerisinde kalıyor.

Yani her sezon, ürettiğimiz zeytinyağını ne iç piyasada, ne de ihracat yaparak dış piyasada tüketip bir sonraki sezona stoksuz giremiyoruz. Hem içeride, hem de dışarıda etkin bir tanıtım yaparak Türkiye’nin ihracatını arttırmamız gerekiyor.

Yine bildik bir fıkrayla konuya devam edelim.
Nasrettin Hoca bir ara yumurta ticaretine başlamış. Dördünü beş akçeye alıp beşini beş akçeden satıyormuş. Çevresindeki dostları: "Bu nasıl ticaret Hoca? Yumurtanın dördünü beş akçeye alıp, beşini beş akçeye satıyorsun; bu ne biçim ticaret!" diye çıkışmışlar. Hoca gülerek: ”Dostlar bizi alışverişte görsün,"demiş

Bu mudur? İhracatçılara yapın denilen böyle bir ticaret midir?

Yolda giderken bazı dükkanların vitrininde “iş değişikliği nedeniyle zararına satış” ibaresi yazılmış ilanlar görürüz. Dükkanın sahibi adına üzülürüz.

Kimse ne üreticinin, ne de ihracatçının zarar etmesini istemez. Kimse kimseye malını zararına ver diyemez. Ancak bir malın fiyatı dünya piyasalarında daha düşük iken ülkede stoklar müsait olsa bile yüksek fiyatlardan temin edilip ihraç edilemeyeceği de açık. Bu durumda ne olacak? Bir televizyon programında Ege Zeytin-Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli, sorulan soru üzerine “Eve giderim,”demişti. “Nasıl yani?” diye, üstelenip sorulduğunda “İhracat yapamayacak duruma düştüğümde, zararına mal satacağıma evime gider,.. çekilirim,” demişti.

İhracat yapmaya mecburuz demiştik. Yeni pazarlara ulaşmalıyız ve ayrıca bin bir zorlukla elde edilen pazarları diğer ülkelere kaptırmamalıyız. Domates, patlıcan ekip, satmıyoruz; bu sene bu ürün para etmedi, gelecek yıl başka bir ürün ekelim diyebilecek durumda değiliz. Malum zeytin işi meşakkatli bir iş… Yüz yıllık, bin yıllık; atamızdan, babamızdan kalan ağaçlarımızın ürününün ticaretini yapıyoruz. İhracat pazarlarımız da kolay elde edilmiyor; ihracatçı da zeytin ağacı gibi kolay yetişmiyor.

Ayrıca ağaç varlığında İtalya'yı, İspanya'yı yakalamayı hayal ediyor da ticarette bu seviyeye gelmeyi neden hayal etmiyoruz? Neden biz İtalya'nın, İspanya'nın becerdiğini yapamayalım? Neden sanayiciler, ihracatçılar, 40-50.bin ton zeytinyağı ihracatına mahkum olsunlar?

Elbette ki birinci önceliğimiz üstün kaliteli kendi güzelim yağlarımızın dünya pazarlarına sunulması; ama geçici, zor dönemlerde bu yapılamadığında sektörün pazarlama gücünün devamlılığı için başka çözümlere de başvurulabilir. Bu yüzden Dahilde İşleme Rejimi kapsamında yapılacak işlemlerden korkulmamalı. Tabii inşallah ihtiyaç duyulmaz diyelim. Yolcusu, kaptanı, süvarisi, çımacısı, miçosu, tayfası (Malum Ege köylerinde zeytin toplayan gündelikçi işçilere de tayfa denir) hepimiz aynı gemideyiz, aynı yolun yolcusuyuz. Birbirimizi kollayalım, en azından anlayalım. Sektörün bütün bileşenleri; zeytin üreticisi, sanayicisi, tüccarı, ihracatçısı güçlü olduğunda ancak hayal ettiğimiz seviyeyi yakalayabiliriz.

Galiba doğru mesaj Ali Ekber Yıldırım’ın Dünya Gazetesi’ndeki yazısının başlığının içinde gizli: “Türkiye’nin zeytinyağı ithalatına ihtiyacı yok, elindeki yağı tanıtım ve pazarlama desteği ile ihraç edecek ortamın sağlanması gerekir.”

Bu konuda ümit veren yeni adımlar yok değil. Yeni zeytin fidanlarının dikimi ve üreticinin özendirilmesiyle üretimde artışının yaşanmasının yanı sıra sektör, büyük bir gelişim içine girdi. Coğrafi İşaretleme konusunda atılan adımlar, tadım panelistleri yetiştirme çabaları, Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Grubu’nun, UZZK’nın, Zeytindostu Derneği’nin kurulması ve çalışmaları, İstanbul’da geçen sene düzenlenen sektörün ilk müstakil uluslararası fuarı, Zeytindostu Derneği’nin iç tüketimi arttırma hedefli Zeytindostu Kervanı projesi gibi yeni gelişmeler var…

Geçen sene Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı’nın büyük desteği ile “Zeytin Zeytinyağı Tanıtım Grubu” kuruldu.

Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracat Genel Müdürlüğü Tarım Daire Başkanı ve Zeytin-Zeytinyağı Tanıtım Grubu Başkanı Mustafa Sever, 3. Ayvalık Şenliği’nde müjdeyi verdi: "2008 başında tanıtıma başlıyoruz"
Ancak zeytinyağı tanıtımı için Yunanistan’ın bu işe ayırdığı bütçe 15 milyon Euro, Dış Ticaret Müsteşarlığı bünyesinde oluşturulan Tanıtım Grubu’nun bütçesi ise taş çatlasa 500 bin dolar.

Dış Ticaret Müsteşarlığı Tarım Dairesi Başkanı, Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Grubu Başkanı Mustafa Sever, zeytinyağında 2 kilogramdan 5 kilograma kadar olan ambalajlı ihracata ton başına 175 dolar, 1 ile 2 kilogram arasındaki ambalajlı ürün ihracatına ton başına 250 dolar ve 1 kilograma kadar olan ambalajlı zeytinyağı ihracatına da ton başına 400 dolar destek verdiklerini hatırlatarak, “Made in Turkey” ibaresi ile ihraç edilen ambalajlı ve markalı zeytinyağı ihracatına verdikleri desteği artırarak sürdüreceklerini söylüyor.

Ama yeterli mi? Değil!.. Markalı ve katma değeri yüksek ürün ihracatı daha fazla teşvik edilmeli.
Bir önemli, henüz sonuçlanmayan konu ise Zeytindostu Derneği’nin “Zeytinyağına kiloda 1 YTL, zeytine 20 kuruş prim” verilmesi kampanyası… Zeytindostu Derneği Başkanı Metin Ölken, Aydın Hasat Şenliği panelinde bu talep karşılanıncaya kadar başka hiçbir şey söylemeyeceğini ifade etmişti. Haklıdır ve bu talep bir an önce karşılanmalı.

Belki;-Ağaç varlığımızın artış hızı kadar ağaç verimimiz de artsaydı,-Hasat maliyetimiz, üretim maliyetlerimiz bu kadar yüksek olmasaydı,-İç tüketimimiz en azından kişi başına yıllık 2 kg. olabilseydi bütün bunları konuşmuyor olurduk.
Temennimiz, iç tüketimin kampanyalarla arttırılması; ihracatın daha fazla teşvik edilerek arttırılması; daha fazla üretimle de olsa bir sonraki sezonlara stok devretmeyen güçlü bir sektörün yaratılması.

No comments: